Vurulmuş tertemiz anlından yatıyor
Bir hilal uğruna ya Rab, ne güneşler batıyor.
(Mehmet Akif Ersoy/ Çanakkale Şehitleri)
Çanakkale zaferinin 101. yıl dönümünü kutladığımız bugünlerde, Cumhuriyete giden yolda ilk adım, 19 Mayıs 1919’da bu şehirde atıldı.
Bu ülke sınırları içresinde Cumhuriyetle gelen devrimlere ve onun kanunlarına sıkı sıkıya sarılacak birileri varsa onlar da bu şehrin çocukları olmalıdır.
Oysa bu şehrin Valisi, haklılığını mahkemelerde ispat eden vatandaşı halka şikayet ediyor. Belediyenin bedel ödemeden yol geçirdiği arsasını trafiğe kapattığı için Büyükşehir yetkilisine, vatandaşı ‘’kornalatın’’ diye öğüt veriyor.
O İmam, cemaat meselesindeki bir durum olunca da bu şehirde yasalara uyulmasını beklemek de abesle iştigalden öte gitmiyor.
Ve fakat
Umudumu yine de tamamen yitirmiş değilim.
Bu nedenle şehirde oluştuğunu gördüğüm çarpık durumları burada eleştirmeye devam edeceğim.
Çarpık uygulamalarının bir örneği de Lojistik Köy’de yaşanıyor.
Aşağıçinik’in merasında ‘Lojistik Köy’ kuruluyor biliyorsunuz.
‘’Ben yaparım olur’’ anlayışı bu şehirde yaygın ya.
Lojistik Köy’ün yapımı bir hesaba kitaba göre başlatılmadığı için, el konulan meranın proje için yeterli olmayacağı anlaşılınca, Samsun'u yönetenler, vatandaşa ait arazilere göz diktiler.
Aşağıçinik halkı da bu durum karşısında yapmaları gerektiği gibi mahkemeye başvurdu.
Danıştay’a kadar giden davada mahkeme, köy halkını haklı bulduğu için ‘Yürütmenin durdurulmasına’ hükmetti.
Mahkemenin bu hükmüne rağmen, merada çalışmalar devam edince bu defa vatandaşlar, traktörleriyle iş makinelerinin önünü kesmişler ve lojistik köy projesindeki çalışmaları durdurmuşlardı.
Ama iş makineleri bir hafta durduktan sonra bugün yine çalışmaya başladı.
Köy halkı da soluğu bir kez daha merada alarak iş makinelerini engellemeye çalıştı.
Devlet ve vatandahttp://m.hedefhalk.com/ak-parti-il-baskaninin-sehre-ilgisi-604906yy.htmş bir kere daha karşı karşıya geldi yani.
O köyde yetişmiş biri olarak Aşağıçinik halkının lojistik köy projesine karşı olmadığını biliyorum.
Başlangıcı yanlış olan uygulamada yapılan şudur:
Meranın projeye yetmeyeceği anlaşılınca aceleyle Aşağıçinik arazisinde imar uygulaması başlatıldı.
Misal, imar uygulanırken arazinin yüzde 40’ına yol, okul vs için el konuluyor ya, burada mera kenarında 10 dönüm arazisi olan vatandaşın önce tarlasının tamamına el konuldu.
Bu durumda uygulamaya göre 10 dönümün, 4 dönümü hazine malı sayıldı.
Sonra da kalan 6 dönümlük bölüm ise köy halkından birilerinin arazileriyle şuyulandırıldı.
Bu durumda köy halkı hem devletle, hem de birleriyle kavgalı hale geldi.
Aşağıçinik toprakları verimlidir.
Hani nasıl söylenir ‘’Adam eksen yetişir’’
Birinci sınıf tarım arazisi yani.
Miras hukuku nedeniyle tarım arazileri zaten bölünmüş durumdayken, benim hemşerimin üç dönümlük tarlasının yarısında başka bir hemşehrimin hak iddia etmesi, içinden çıkılamayacak başka sorunları da doğuracaktır.
Köy halkı için toprak her şey demektir.
Yarın bir gün oralarda kanlı kavgalar çıkarsa bunu hesabını kimse veremez.
Bu projeyi uygulayanlar, hesapsız kitapsız yaptıkları bu işte duvara toslamışlardır.
Mahkeme kararları herkesi ve her kurumu bağladığı bilinirken, projenin uygulayıcısı Samsun Büyükşehir Belediyesinden, Cumhuriyet kanunlarına göre kurulmuş mahkemelerin kararına uymasını bekleriz.
Bu kadar basit.