Onkoloji hastanelerine yolunuz düştü mü hiç bilmem.
Hastalık nedeniyle Allah düşürmesin dilerim ama iyi ki o gibi yerler de var diye düşünürüm her zaman.
Onkoloji hastanelerinde hastalara çok iyi bakılıyor öncelikle onu söylemek isterim.
Hastalar özel, özel olmasına da, orada görev yapanların doktorundan, hemşiresine ve hatta teknik elemanından, hasta bakıcısına kadar tümü de özel insanlar.
Babamın tedavisi sırasında yakından gözlemlediğim tüm çalışanların özverisine tanık olmuş biri olarak her birine medyunu şükran olduğumu da söylemek isterim.
Bebek yaşlarında çocuklardan dede ve nine çağlarında her insana rastlamak mümkün onkoloji hastanelerinde.
Hastalığın ne zaman geleceği belli olmuyor çünkü.
Kanser günümüzde korkulacak bir hastalık değil artık.
Tedavisi var çok şükür.
Tedavi süreçleri biraz uzuyor belki ama sonunda hastaların sağlıklarına kavuşması mümkün oluyor.
Erken teşhis ve tedavi olunduğu sürece elbette.
Bunun için sağlıklı insanlara da görev düşüyor.
Hastalık sizi ve bir yakınınızı bulmadan pek umurumuzda olmuyor belki ama hastalığın sizi veya bir yakınınızı her an bulma ihtimali var bunu unutmayın.
Ne yapmak gerekir pekala!
Organ bağışı ilk akla gelen uygulama.
Vücudumuz bir gün mutlaka toprak olacak ama ömrü hak her birimize vaki olduğunda.
O gün geldiğinde yani toprağa kavuşacak bedenimizde işe yarayan bir organımızın birinin yeniden hayata tutunmasına neden olacağını ve bunun için ''Bir insanı kurtarmak, bütün insanlığı kurtarmak demek'' olarak müjdelenen Allah kelamıyla gelecek sevabı da kazanmak var sonuçta.
Ve fakat.
Gel gör ki, nüfusunun tamamına yakını inananlardan oluşan ülkemde organ bağışı çok yaygın değil maalesef.
Özellikle lösemi tedavisi için kök hücre nakli de çok önemli hale geldi.
Kök hücre nakli ile lösemi hastaları yeniden hayata dönüyorlar.
Eskiden bir insandan kök hücre almak zordu.
Çünkü leğen kemiğinden bir operasyonla alınıyordu ve bağışçıya oldukça sıkıntı veriyordu bu uygulama.
Ama tıp bilimi gelişiyor.
Şimdilerde 'PERİFERİK' adı verilen bir uygulama geliştirildi.
Hani hastanelere gittiğinizde doktorunuz tetkik için kan verenizi istiyor ya.
PERİFERİK uygulamada öyle.
Bir tüp kan veriyorsunuz.
Bunun için TÜRKÖK kuruldu.
TÜRKÖK verdiğiniz o bir tüp kanı 10 yıl süreyle saklıyor ve dünyanın herhangi bir yerindeki bir hastaya dokularınızın uyduğu anlaşıldığında TÜRKÖK size bir daha ''Bağışçı mısın hala?'' diye soruyor.
Sizden gelecek bir ''Evet ''yanıtıyla bir ünite daha kan alınıyor ve bundan kök hücre oluşturuluyor.
Bağışçı olabilmek için aranan tek şart da, 18- 55 yaş aralığında olmak bir kan hastalığı yaşamamak.
Bu kadar basit aslında.
TÜRKÖK uygulamasını öğrendiğinde bağışçı olmayı çok istedim ama yaşım ilerlediği için o treni kaçırdığımı da öğrendim.
Çok üzüldüm ama organ bağışçısı olmayı ihmal etmedim.
Onkoloji hastanelerinde hayata tutunmak için kök hücre bekleyen lösemi hastası bebeleri görseniz, koşa koşa bağışçı olacağınızdan eminim.
Lösemili çocukların tedavisi için uğraşan LÖSEV adlı bir kuruluş var.
İyi ki de var.
Ankara da LÖSANTE diye bir hastane bile kurmuşlar.
LÖSEV bir vakıf aslında.
Bağışlarla ayakta duruyor.
Bunu bile istismar eden kötü niyetlilere rastlıyoruz maalesef.
Kapı kapı dolaşıp LÖSEV adına para toplayanları işitiyoruz.
''LÖSEV için dergi satıyoruz'' diyerek de yapıyorlarmış bunu
Şunu unutmayın.
LÖSEV, yardım için asla para toplamaz.
Dergide satmaz.
LÖSEV'e bağış yapmak istiyorsunuz.
Banka hesap numaraları var.
LÖSEV'e para bağışı yapmanın tek yolu da bu sadece.
Sizden LÖSEV adına para topladığını veya bunun için dergi sattığını söyleyen birine rastlarsanız, o kişi mutlaka bir dolandırıcıdır.
Lösemili çocukların umudunu çalan bir hırsızdır o.
Hiç vakit kaybetmeden şikayetçi olun ve polisten yardım isteyin mutlaka.