Samsun Limanının özelleştirilme kararı, ilkin Rahmetli Adnan Sakoğlu'nun Samsun TSO başkanı olduğu dönemde gündeme gelmişti.
Kamu kuruluşlarıyla KİT'lerin özelleştirilmesine o sıralarda başlanmıştı yani.
Özelleştirme İdaresi diye bir yapı oluşturulmuştu hatırlarsanız.
Rahmetli Sakoğlu önderliğine bir oluşum Samsun limanını kiralamak istemiş ancak o para Samsun’dan toplanamamıştı.
Samsun'da liman yapılması fikri ilkin 1910 yılında düşünülmüş olsa da o yıllarda bu mümkün olmamış, liman işlemi iskeleler aracılığıyla yapılır olmuştu.
Devlet Demir Yolları tarafından işletilen iskelelerin olduğu yerde 1953'te inşaatına başlanan ve 1963 yılında faaliyetine başlayan limana 1990 yılında sanayi rıhtımı da eklenmişti
Bölgemizin en büyük limanı olarak bilinen Samsun limanı, 2010 yılında Ceynak Lojistik'e kiralanmıştı.
Özelleştirme idaresinden 125 milyon 200 bin dolara kiralanan limanı Ceynak Lojistik, 36 yıl boyunca işletecekti ancak kira süreleri daha sonra uzatılmıştı.
Anayasa Mahkemesi, bu konuda yapılan itirazı karara bağladı ve kira uzatmayla ilgili kararı iptal etti.
Dolayısıyla Ceynak Lojistik firmasına bağlı Samsunpor da Samsun limanının 36 yıl süreyle işletecek.
Özelleştirme öncesinde limanda işlerin sağlıklı yürümediğine dair şikayetleri sıklıkla işitirdik.
Kaldı ki, bu türden şikayetler sadece Samsun limanıyla sınırlı da değildi.
Tekel, Karadeniz Bakır İşletmeleri ve Azot Sanayi gibi Samsun’da kurulu kamu iktisadi teşekküllerine ait bütün kurumlardan aynı şikayetler geliyordu.
Kabul edelim ki, kamu iktisadi teşekküllerine ait işletmelerin birçoğu hantal bir yapıya bürünmüştü.
Tüm o yapılar, gelecekte hantallaşacağı öngörüsüyle kurulmadı elbette.
Ve fakat.
Siyaset kurumu yapıları o hale dönüşmesine neden oldu maalesef.
İstihdam açığını kapatmak için ülkeye yeni işletmeleri kazandırmak yerine, seçmene şirin görünmek adına daha kolay olan yöntem seçildi.
İşletmelere insan yığıldı.
Üç kişinin yapacağı işe 6 kişi alındı.
Kadrolar şişti haliyle.
Yapılar hantallaştı yani.
Bir işe girene kadar ''Ne iş olsa yaparım'' diyenler, işe girip kamuya kapılandıktan sonra, görevlendirildikleri alandaki işin bir başkası tarafından yapılmasını beklediler.
İşe alınan kişi çoktu ama işi yapacak kişi sayısı azdı aslında.
İşe göre adam değil de, adama göre iş anlayışı daha yaygın hale gelmişti bir anlamda.
Samsun liman işletmesi de bu anlayıştan nasibini almıştı.
Liman özelleştikten sonra bir kısmı ya işten çıkarıldı, ya da başka kurumlara gönderildiler ama çalışan sayısı azalmasına rağmen işler daha hızlı yapılmaya başladı.
Aynı işi aynı adamlar yapmaya başladılar ama hizmet aksamadan yürür oldu.
Her ne yaptıysak, biz kendimiz yaptık kendimize ancak, bunu söylerken, limanda hizmetin aksamasının sorumlusu olarak çalışanları görmem asla.
Türkiye'de özelleştirme furyasını doğuran sebepleri sorgularken, siyaset kurumunun bizi sürüklediği durumu anlatmaya çalışıyorum aslında.
Sonuçta bugün ‘gel yapalım’ desek, milyar dolarlar harcayarak kuracağımız bir yapının, 125 milyon 200 bin dolar bedelle 36 yıl süreyle işletme hakkının kiralanma sebebini sorgulamaya çalışıyorum.
Bütün diğer kurumlar gibi limanları özelleştiren devletimiz, kiracıların yatırım yapmalarını da istemiş ve bunu da şartnamelere ekletmişti.
Samsun limanını işleten Samsunport'un şartnamedeki bütün yükümlülükleri yerine getirip getirmediğini bilmiyorum ama ''Hiç yatırım yapmadı da'' diyemem.
Limana az, ya da çok yatırım yapıldığını ben de görüyorum.
Şimdi bunu söylemek çok geç biliyorum ama şu an yapılan yatırımlar, keşke özelleştirilme öncesi de yapılsaydı ve bu noktaya hiç gelinmemiş olsaydı.
Ve fakat.
Kar yağışının yoğunlaştığı sıralarda Isparta'nın 4 gün karanlıkta kalması gibi durumlardan anladığımız kadarıyla bazı firmaların kiraladıkları kurumlar için şartname koşullarını bihakkın yerine getirmediklerini de anlıyoruz.
Limanlar için kira sözleşmelerinin ihalesiz uzatılma kararı kamu vicdanında kabul görmemişti.
Doğru bir karar gibi durmuyordu zaten ama sonuç itibariyle zaten o karar, yüce mahkemeden de dönmüş oldu.