Kurtuluş meşalesinin Samsun’dan yakıldığı o kutlu günün 101. yılına eriştik çok şükür.
“101. yılı coşkuyla kutlayacağız” demeyi çok isterdim.
Ama şu korona belası nedeniyle bunu söyleyemiyorum maalesef.
Sokağa çıkma yasağı var o gün.
Ata’mızın gençlere armağanı o gün, gençlere de yasak ilk defa.
Karmaşık duygular içindeyim.
Üzgünüm yani.
Evlerde izoleyiz.
Bir süreliğine öyle olmamız da gerekiyor aslında.
Birlikte yeneceğiz o büyük belayı.
Ve fakat.
19 Mayıs’da gençlerimize bari, o gün için bari özgürlük tanısaydık.
Kutlayabilselerdi keşke, Ata’mızdan armağan bayramlarını.
Geleceğimizin teminatıdır gençlerimiz.
Mustafa Kemal Atatürk’de yedi düvele karşı verdiği o efsanevi savaşın sonunda kazandığı Zafer’in ardından kurduğu Türkiye Cumhuriyetini gençlere emanet etmişti.
19 Mayıs, tarihimizin önemli anlarından biridir.
Atatürk, Türkiye Cumhuriyetinin doğum doğum günü olan 19 Mayıs’ı kendi doğum günü olarak kabul etmiştir.
Kurtuluşa ilk adım da bu topraklardan atılmıştır.
İlkadım şehridir Samsun.
Bu nedenle Atatürk’ün şehri olarak anılır Samsun.
Hangi şehir ne gibi bir program hazırlarsa hazırlasın, 19 Mayıs Samsun için çok daha özeldir.
Ve bu nedenle Samsun, o kutlu gün için her ilden daha farklı bir program hazırlamamalıdır.
Samsun için bir zorunluluktur bu.
Ve fakat.
Ne yazıktır ki, Samsun’daki kamu kurum ve kuruluşları, son yıllarda o kutlu güne yasak savar gibi hazırlanıyorlar.
19 Mayıs coşkusundan uzaklaşıyoruz git gide.
Samsun Büyükşehir Belediyesi de, 101. Yıl için afişler hazırlamış.
Afişte, o günü hatırlatan Bandırma Vapurunun resmi var ama vapurdakiler yok.
Bir yıl önceki 100 yıl kutlamaları için hazırlanan bir davetiyede “Vapurdaki Zevat” gibi bir ifade kullanılmıştı.
Oysa kimdi onlar.
Ve ne diye çıkmışlardı o yolculuğa.
Turistik bir gezi değildi elbette.
Nazım’ın Kuvayı Milliye Destanı’nda “Dört nala gelip uzak Asya’dan, Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim” diyerek, İpek bir halıya benzettiği mübarek Anadolu toprakları düşman çizmesiyle kirletiliyordu.
Payitahtımız İstanbul bile İngiliz işgali altındayken, Sevr gibi bir utanç belgesini imzalamış Padişah ise olup biteni sarayının penceresinden seyrediyordu.
Samsun’a çıktığı gün, müdafaa Hukuk Cemiyetini kurmuş Mustafa Kemal, Amasya’dan, milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararı
kurtaracağını söylerken, bir anlamda bağımsızlık manifestomuzu yayınlıyordu. Mustafa Kemal, Samsun’dan başlattığı o kutlu yolculuğun kurtuluşa kadar süreceğini ilan ederken, işgalciler ve onların yerli işbirlikçilerin baskıları sonucu Padişah ise, Mustafa Kemal’in görüldüğü yerde tutuklanması için ferman yayınlıyordu.
“Ateşi ve ihaneti gördük” dediği gibi Nazım’ın, Tür Milleti bağımsızlığına hiç de kolay ulaşmadı.
Balkan Savaşlarının peşi sıra sürüklendiğimiz 1. Dünya Savaşıyla birlikte 15 yıl süren savaşların ardından millet yorgun düşmüşken, bir tarafta yokluk ve yoksulluksa boğuşup, bir taraftan da yerli işbirlikçilerin ihanetine rağmen, 19 Mayıs 1919 günü Samsun’dan başlayan kutlu yürüyüş, 9 Eylül 1922 günü son düşman askerinin İzmir’de denize dökülmesi soncu son bulmuştu.
Biz bütün bunları, en önemlisi de bağımsılığımızı O’na borçluyuz.
Gazi Mustafa Kemal’e yani.
Bunun için de millet, O’na Atatürk dedi zaten.
Unutmayacağız.
Unutturmayacağız.