Samsun'un, Cumhuriyet öncesi Osmanlı topraklarında İstanbul ve Selanik'le birlikte sinema tiyatro salonunun bulunduğu üç şehirden biri olduğuna dair bilgi, bu şehirdeki kaç kişinin umurunda bilmem.
Ve fakat.
Çok önemli sanatçılar yetiştirmiş bir şehirdir oysa Samsun.
AKM ve Büyükşehir Belediyesinin sanat merkezi gibi büyük salonlar sanatseverlere hizmet veriyor ama Samsun aynı zamanda, Anadolu'da oda tiyatrosuna sahip ender şehirlerden biriydi bir zamanlar.
Şimdilerde Rahmeti Rahman'a kavuşmuş Ragıp Erden gibi tiyatro sevgisiyle yaşamış ve o sevgiyle bu dünyadan göçmüş bir sanatçı vardı.
K.Vehbi Gül, Gazi Müzesinin olduğu binadaki oda tiyatrosunu kapatmış, Rahmetli Ragıp Erden'i de Temizlik İşleri Müdürlüğü kadrosuna göndermişti.
Çöpçü yapılmıştı yani Rahmetli.
O sıralar çalıştığım Güneş gazetesinde kendisiyle röportaj yaparken Rahmetlinin, bir gün yeniden açılır umuduyla, tiyatronun mermer tabelasını yatağının altında sakladığını örenmiştim.
Sanat aşkının ne denli güçlü bir duygu olduğunu en çarpıcı biçimde anlatan davranış biçimi bu olsa gerek.
Samsun'da 25 yıl önce Düşevi Oyuncuları adı altında özel tiyatro kuran Cem Kaynar da, Samsun halkında sanat sevgisinin ne denli güçlü olduğunu anlatan son ve güçlü örneklerinden biridir.
Özellikle ekonomik krizin en güçlü şekilde hissedildiği günümüzde, bir Anadolu şehrinde özel tiyatro kurmanın ve bunu yaşatmanın ne kadar zor olduğunu sanırım söylemeye gerek yok ama Cem bunu 25 yıldır başarıyor olmanın yanı sıra, Karadeniz bölgesindeki özel tiyatro topluluklarının da yaşatılması için yoğun çaba harcıyor.
Cem Kaynar, 12punto com, internet sitesinde yazdığı ''Anadolu'da tiyatro yapmanın dayanılmaz yorgunluğu'' adı altında bir yazı ile Anadolu şehirlerinde sanat topluluklarının, özellikle özel tiyatro gruplarının yaşadığı sorunları detaylı bir şekilde anlatmış.
Dileyenler, 12punto com.tr sitesinden yazının tamamını okuyabilirler elbette ama Cem Kaynar bununla da yetinmiyor.
Kısa bir süre önce CHP Samsun Milletvekili Murat Çan'a da özel tiyatroların yaşadığı sorunları TBMM kürsünde dillendirmesi için tiyatrosunda bir brifing de vermiş.
Anadolu da özel tiyatro topluluğunu yaşatmak zor bir iş sahiden!
Samsun'da AKM'nin yanı sıra, belediyelerin de salonları var ama kiralar el yakıyor.
Tiyatro guruplarınca, bir oyunu bırakın uzun süreli sahneye koymayı, bir hafta boyunca bile o salonlarda oyun sahnelemek pek mümkün görünmüyor.
Düşevi oyuncuları, oyunlarını kendilerine ait küçük bir salonda sahnelemeye çalışıyor.
Ve fakat.
Cem Kaynar, o küçük salon için doldurmak için bile sosyal medya üzerinden türlü yöntemler deniyor.
''Samsun'da sanatseverler, tiyatro salonuna (Düşevi Sahnesi'ne) nasıl gidilir'' başlığıyla görüntülü bir video bile paylaşmış, Samsunlu sanatseverleri tiyatroya davet etmişti.
Samsun'da bir oyunu izlemenin bedeli kişi başına ödenecek bilet üzreti150 lira dolayında.
Bir iki saat boyunca, size başka başka düşler kurduracak bir oyunu izlemek için ödenecek bu para fazla mı?
Asla değil.
Ki;
Sanata değer biçilmez zaten.
Ve fakat.
Ülkemdeki ekonomik koşullar önce insanları sinema-tiyatro etkinliklerine gitmekten vazgeçiriyor.
Bırakın sinema tiyatro bileti almaktan vazgeçmeyi, belediyeler gibi kamu kuruluşlarının yanı sıra, şirketler ve bir kısım esnaf tasarruf etmek amacıyla önce gazete almaktan vazgeçiyor bu ülkede.
Kültür ve sanat, paranın izinde yürüyor ve yükseliyor gibi bir gerçekle yüzleşmek zorundayız.
Dünya gazetesinde çalıştığım yıllarda gazetenin yazarlarından Rüştü Bozkurt, uzun süre Şişe Cam firmasında uzun süre boyunca Genel Sekreter olarak da görev yapmıştı.
Bozkurt, Sovyetler Birliği henüz dağılmamışken, fabrika kurmak için gittiği Gürcistan'da sinema ve tiyatro salonlarının dolu olduğunu görünce buna şaşırmış ama aynı zamanda bu duruma gıpta etmiş.
Ancak, Sovyetler dağıldıktan sonra bir kez daha aynı ülkeye gittiğinde bu kez sinema ve tiyatro salonlarında aynı kalabalıkları göremeyince kendisine mihmandarlık eden Gulam adlı kişiye ''Neden böyle oldu?'' diye sorduğunda, ''Kültür ve sanat paranın izine basarak yürür'' cevabı almış.
Cem Kaynar’ın, özel tiyatrolarının sorunlarını anlattığı Murat Çan'dan, ''Özel tiyatroları yaşatabilmek için önce kentlerin ekonomisini güçlendirmek gerekir'' şeklince cevabı aldığını öğrenince, Rüştü Bozkurt ve mihmandarı Gulam adlı Gürcü yetkili arasında yıllar önce yaşanan ve benimde yaklaşık 20 yıl önce dinlediğim bu anekdotu hatırladım.
Büyük Atatürk de ''Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.'' sözünü de buraya not ederek, hayat damarlarımızdan birinin kopmaması için sanatı ve sanatçıları korumamız gerektiğini hatırlatmaya bile gerek yoktur sanırım