KÖTÜRÜMŞEHİR(!) YASASI
“Büyükşehir/Bütünşehir yasası” ile girilecek ilk seçimler öncesinde meydanlarda bas bas bağırdık…
Ne dedik;
Büyükşehir yasası iki nedenden dolayı çıkartılıyor;
Birincisi; “Kırsalın oyunu şehre devşirmek”
İkincisi; “Türkiye’yi federal/bölgesel yönetime hazırlamak”…
Bu yasa ana amaçları itibariyle başarılı olmuş, kırsalın oyu şehre devşirilmiş ve Türkiye haritasındaki “ Doğu ve Güneydoğu da haritalarda yeşil bölge” oluşturulmuştur.
Yasanın yaratacağı iktisadi ve hizmette yaşanabilecek olumsuzluklar tam olarak hesaplanmadan allel acele çıkartılarak, ortaya çıkaracağı pratikler düşünülmeden uygulamaya konmuştur.
Burada sorunu; şunda mı? bunda mı? diye aramak yerine ana problemin “Büyükşehir yasası”nda olduğunu görmek gerek…
***
Yasa ile gelinen noktada, iller arasında iki farklı yerel yönetim şekli ve birçok yerel yönetim birimi oluşmuştur.
Samsun’da; “Büyükşehir Belediyesi, Merkez İlçe Belediyesi, Mahalle” varken, örneğin Sinop’ta; “ Belediye, İlçe Belediyesi, Belde Belediyesi, Köy, İl Özel İdaresi ve buna bağlı İl Genel Meclisi” bulunmaktadır. Yani yan yana iki il bile farklı yerel yönetim şekli ve birimleri ile yönetilmeye çalışılmaktadır.
ÖZEL İDARE VE BÜYÜKŞEHİR
İl Özel İdareleri devleti, İlçe/Belde Belediye Başkanları siyaseti temsil ediyor. Vezirköprü’nün Susuz Mahallesi (Köyü) ile İlkadım’ın Zeytinlik Mahallesinin siyasetin temel taşı olan “oy” değişkeni yönünden incelediğimizde hizmetin kısa vadede, eşit olarak gitmesine inanmak “aşırı iyi niyetli” bir yaklaşım olur…
İl Özel İdaresi düzeninde, 2005 yılında, 5302 sayılı yasayla köy hizmetlerinin kapatılarak özel idarelere devredilmesiyle ana amaçlarından birisi olan “ kırsala hizmet götürme” misyonu çerçevesinde oluşturulan ve seçimler ile belirlenen “il genel meclisi”, kırsalın hizmetlerini, belediyecilik anlamında yerelde oy kaygısı olmadan, devleti temsin eden bir yapıda hizmeti valiler, genel sekreterler, kaymakamlar, özel idare ilçe müdürlükleri aracılığıyla “adaletli olarak“ götürmeye çalışmaktaydı.
Özel idare düzeninde oluşturulan bu devletçi yapının, tamamen siyasi olan yapıda olan Büyükşehir belediyelerinden beklemek, oy kaygısı yerine devletçi yapıda düşünmelerini beklemek kısa vadede yanlıştır.
Burada önemli nokta devletçi bir yapıda “alana göre” yapılan hizmet anlayışının, siyasi bir yapıda “yoğunluğa göre” yapılmaya zorlanmış olmasıdır.
İLÇELER HAREKETLİ…
Yasa ile; gelir getirici belediyecilik faaliyetleri Büyükşehir’e devredilen, bütçeleri kısıtlanan ilçe belediyeleri 30 Mart yerel seçimleri öncesinde seçmenlerine bol keseden uydurdukları/attıkları projeleri bırakın yerine getirmeyi, daimi personeline maaş ödeyemez hale gelmiştir.
Yeni yasa ile büyükşehir kapsamında meclise yeni giren ilçe belediyeleri , gelinen bu yasa ile açıkça belli olmasına rağmen, yasayı okumayan, okuyup ta anlamayan ve halka tam olarak anlat(a)mayan ilçe belediye başkanları bugün halk karşısında “bol keseden atmanın, plansızlığın, vizyonsuzluğun, iş bilmezliğin ceremesini” çekmektedirler.
Yapamadıkları/yapamayacakları/söz verdikleri projeleri yapmaya yetkisi bile olmayan yeni merkez ilçeler bu aralar projelerini “ Büyükşehir belediyesine kabul ettirme” derdindeler.
Yasadan en çok etkilenecek ilçeler Vezirköprü ve Bafra’dır…
Vezirköprü , 137 köyü ile belediyecilik hizmetleri için en dezavantajlı ilçemizdir. Birçok sorunu ile Büyükşehir düzenine devredilen, kırsal nüfusun ve kırsal mahallelerin en çok olduğu ilçede merkeziyetçi bir yaklaşımla kısa vadeli çözüm beklemek eskiden olduğu gibi şimdi de yanlıştır.
Ayrıca Vezirköprü’nün 137 köyüne “mahalle” demek yerel yönetim anlamında karmaşaya neden olacağından “kırsal mahalle” demek sorunun algılanması açısından da önemlidir.
Köylere bir yasa ile “sizi mahalle yapacağız” diyerek tüm altyapı, sosyal ve kültürel anlamda hoş gösterilen “ ütopik mahalle modeli” nin kısa ve orta vadede olmayacağı “kırsal mahalleler” ve seçmenleri/halkı tarafından yeni yeni fark edilmektedir.
Bafra , bir dönem kendisini “il olmaya layık görmüş” büyük bir ilçedir. 114 köyü ve yoğun merkez mahalleleri ile Bafra, 30 Mart öncesinde halka fütursuzca verilen ve yerine getirilmesi çok zor olan, yetkilerini aşan projeleri Büyükşehir’e devretme derdinde. Bafra’da yasadan ve yasayı seçim öncesi seçmene anlat(a)mayanlar ilçe belediye başkanını zor bir dönem bekliyor.
KOPMA TALEPLERİ GELEBİLİR…
Hizmetin gitmesi noktasında dezavantajlı olan “ilçelerin kırsal mahalleleri” ile Bafra gibi daha öncesinde “il olmayı bir dönem gündemine almış bir ilçe”nin belediye başkanlarının kendi vizyon eksiklikleri ile halka “ düzgün anlat(a)madıkları Büyükşehir yasası” sonrasında “en yakın il özel idare düzeni olan illere/ilçelere” bağlanmayı talep edebilecekleri gibi Bafra’nın da il olma hayalini yeniden masaya yatırabileceği gerçeğini görmek gerek.
BELEDİYE GENEL MÜDÜRLERİ…
Son dönem yasa ile yeni merkez ilçe belediye başkanlarının birçoğunun “Belediye başkanı gibi seçilerek” değil, “Genel müdür gibi atanarak” yani partileri tarafından; “ Başkanlık kriterlerine gerek yok, vizyonu da misyonu da biz sağlarız. Oy alabilsin/devşirebilsin” diyerek getirildiği görülmektedir.
Bu noktadan bakıldığında, vizyon sahibi olmayan, sürekli mazeretler üretip kişisel ve yönetimsel başarısızlıklarını en yakın ve kimsenin laf edemeyeceğini düşündükleri Büyükşehir’in üzerine atan bir zihniyet oluşmaya başladı.
Seçim öncesinde NŞA (Normal Şartlar Altında) da bir belediyecilik/hizmet hayali satanlar, yasayı ve yasadan kaynaklanan “ zorunlu birlikte ve koordineli çalışma kültürü”nü benimseyemeyenler ve merkez ilçelerde “başkanlığa yeni başlayanlar” gördüler ki, “vizyonsuz ve ayağı yere basmayan kafadan atma/sallama, kopyala yapıştır projeler” ile bir yere varamayacaklar.
BELDE BELEDİYELERİNDEN SONRA OLUŞAN “YENİ BÜYÜK MAHALELER” BÖLÜNMEK İSTİYOR…
Yasa ile kapatılan belde belediyeleri seçim sonrasında oluşan durumda, çevresindeki mahallelere göre en az 4-5 kat büyük olan bu mahalleler, bölünerek küçük mahalleler kurmak istiyor… Buradaki tek dayanakları nüfus yoğunluğu ama unutuyorlar ki merkez ilçelerde 10-15 bin kişilik mahalleler var…
Belde belediyelerin kapanmasından sonra oluşan büyük mahalleler muhtarlık çekişmelerinin sonucunda bölünmek istiyorlar. Burada bölünme hizmetin daha iyi verileceğini savunan muhtar adayları aslında kendi yenilmişliklerini “bir mahalleye muhtar olayım” mantığı ile bastırmaya çalışıyorlar. Bölünme noktasında da en önemli tetikleyici nokta “muhtar olma hırsı”dır.
Bu ince detaya karar verici mekanizmada olanların da dikkat etmesi gerektiğini düşünüyorum. Yoksa bu “böl, parçala, yönet” mantığına hizmet, halka hezimet etmekten başka bir işe yaramayacaktır.
Bu yasa belediyecilik sistemini ve dolayısıyla halkı kötürüm etmiştir. Ne yazık ki kötürümlüğün bir sonraki aşaması felçtir.
Umalım ki, ilgililer bu kötürümşehir(!) yasasını, ülkeye bir felç yaşatmadan uygulanabilir bir seviyeye getirir…
Hüseyin KURT