limanbet limanbet bonus veren siteler bonus veren siteler bonus veren siteler istanbul evden eve nakliyat cappadocia green tour istanbul sex shop jojobet giriş jojobet casino siteleri nakliyat istanbul evden eve nakliyat istanbul eşya depolama
Korona, Üretmenin Önemini Hatırlattı
Yazarlar // 31 Mart 2020 Salı 17:25

Ragıp GÖKER

İnsanlık, dünyanın başına bela olan koronayla mücadele ediyor.

Tek hücreli bir virüsün esiri olduk ama buna teslim olacak da değiliz ya.

Mücadele edeceğiz elbette.

Evde kalarak, temastan uzak durarak ve temizliğimize azami özen göstererek, kişisel mücadelemizi sürdürüyoruz

Her ülke gibi devletimizde, halkımızı bu beladan korumak için çaba sarfediyor.

Eksiklerimiz olabilir elbette ama “Sorun küresel, mücadele ulusal” anlayışıyla özellikle Sağlık Bakanlığı sorunu ve dolayısıyla mücadeleyi ciddiye alıyor.

Hastanelerimiz, bu illetle mücadele edecek özellikte.

İyi yetişmiş doktorlarımız ve hemşirelerimiz var.

Mesela yoğun bakım üniteleri bakımından bile kendilerini süper güç sanan birçok ülkeden daha iyi durumda olduğumuz gördük.

Bu arada tıbbi cihaz bakımından eksiklerimiz olduğunu da anladık.

Bu konuda tamamiyle dışa bağımlı durumda olduğumuz gerçeğiyle de yüzleştik

İlaç ve aşı üretme konusunda aciz durumdayız.

Çok sayıda bilim insanı yetiştirmişiz çok şükür.

Ve fakat.

Bir anda bütün ülkeye yetecek miktarda üretim yapacak ilaç sanayi bakımından yeterli miyiz.

Kuşkularım var.

Biri bünyemizden yetişmiş Adeka olmak üzere, Eczacıbaşı ve Abdi İbrahim gibi sektörün milli oyuncuları var ama çoğu işletmenin de dışa bağımlı olduğunu biliyoruz.

Korona vakası, AK Parti hükümetinin milli sanayinin geliştirilmesi bakımından eksiğini de ortaya çıkardı.

Bir kendini bilmez, batılı ülkelerin Mercedes, Chrysler gibi markaları geliştirirken, Cumhuriyeti kuranların ise İstiklal Mahkemeleriyle uğraştıklarını falan söylemiş ama Cumhuriyeti kuran kadroların ilk icraatlerinden biri Hıfzısıhha gibi bir kurumu ülkemize kazandırmak olmuş.

2011 yılında kapatılan Hıfzısıhha gibi bir kuruma bugünlerde çok ihtiyaç duyduğumuzu anlıyoruz.

Samsun’da cerrahi alet üretiminin öncülerinden Ahmet Bahadır’a, korona ile mücadele için başta bu hastalığı yenmek için ihtiyaç duyulan solunum cihazlarından biri olan ventilatör gibi cihazın üretimini düşünüp düşünmeyeceklerini sorduğumda, böyle bir üretime geçebilmek için, bir işletmenin en az dört yıla ihtiyacı olduğunu söyledi.

Samsun cerrahi alet üretiminde dünyadaki üç önemli merkezden biridir ama sektör daha çok ameliyat malzemeleri yani ismi üzerinde olduğu gibi cerrahi alet üretimsek için kurgulanmış.

Ahmet Bahadır, korona ile mücadele için gerekli endüstriyel ürünleri yapabilmek için dört yıl gibi bir zamana ihtiyaç duyulduğunu söylemenin yanı sıra, “Biz üretmeye başlayabilsek bile küresel sermaye hemen bizi boğar” dedi.

Ki, Samsun’da üretilen cerrahi aletlere bile yabancı markaları basıp Avrupa’ya gönderiyoruz, Avrupalılar aynı malzemeyi, kendilerinin üretimiymiş gibi bize geri satıyor.

Sistemin kurgusu yanlış çünkü.

Devlet, sağlık kuruluşlarına sarf malzemelerinin yüzde 25’ini yerli üretimden karşılamak gibi bir koşul getirmiş ama hastanelerimiz, yüzde 25lik o kotayı, yatak yorgan, perde ve pamuk alarak dolduruyor.

Bu durumda, tıbbi cihazların temininde tamamıyla dışa bağımlı kalmış oluyoruz.

Bunu önlemek amacıyla  MEDİCLUST’ı kurduk.

MEDİKLUST, ülkemizde ve de özellikle Samsun’da üretilen cerrahi aletleri satın alıp ülkemizdeki hastenelere dağıtacaktı ancak, Samsun Büyükşehir Belediyesinin 31 Mart sonrası oluşan yönetimi, “Biz sermaye koyamayız” deyince, proje henüz doğum aşamasındayken askıya alınmış oldu.

Bilgi çağındayız, dünyanın endüstri 4.0’a geçtiği günümüzde milli endüstrinin geliştirilmesi gerektiğini bir kez daha anlamış bulunuyoruz.

Milli endüstriyi geliştirmemiz gerekiyor ama bunu yapabilmemiz için öncelikle zihniyet devrimini gerçekleştirmeliyiz.

Unutmayalım ki, İngiltere kraliçesinin padişaha hediye ettiği otomobili “Gavur icadı” denildiği için padişaha uygulanan mobbing soncu Sarayburnu’ndan denize atmış bir milletin fertleriyiz.

Kurtuluş Savaşı gibi efsanevi bir zaferin kazanılmasının ardından kurulan genç Türkiye Cumhuriyeti, yokluk günlerine rağmen tek kuruş borç almadan milli endüstriydi kurabilmişti.