Samsunspor ikinci yabancı saha karşılaşmasını da kazanınca korku tünelinden çıkar gibi oldu.
Bu moralle de işlerin düzeleceğine inananlar arttı.
Hep söyleyip duruyorum; Samsunspor’un en büyük futbolcusu oyundan hiç düşmeyen taraftarı. İçeride, dışarıda azim ve sabırla takımlarını destekliyorlar.
Burada şimdi;Samsunspor’un Altınordu deplasmanında oyun düzeni şöyleydi, gol kaçırdı, takımın üzerine zaman zaman gidemedi diye ahkam kesmek istemiyorum.
Ben de Samsunspor taraftarı gibi bu haftanın tadını çıkarmak istiyorum.
Samsunspor beni, artık kırmızı beyaz siyahlı takımın içeride veya dışarıda puan alamayacağı düşüncesinden kurtardı.
Umarım futbolcular da bu psikolojik baskıdan kurtulmuşlardır.
Bunun adı bir oyundur.
O nedenle de kaybetmek de vardır kazanmak da.
Bir takım asıl ne zaman kaybeder biliyor musunuz?
Kazanma arzusu olmayınca kaybeder.
Çünkü bu arzu ve istek yitirilince sahadaki hareketler, top alıp vermeler, pres yapma, koşma, arkadaşa yardımcı olma istekleri azalır. Kısaca konsantrasyon bozulur.O zaman da yapılacak hiçbir şey kalmaz.
Yalanı hiç sevmem. Bu takım sezon başında bana umut vermemişti.
Şimdi ise umudum yerine geldi ve isteklerim fazlalaştı.
Samsunspor sezon sonunda fikstürdeki yerini alabilecek güçte ve inançtadır.
Dipte kalma korkusu atılmış, gözler yukarılara çevrilmiştir.
Aklını ve gözünü kimse yukarıdan almamalıdır.
Bunda bu şehrin medyası, bu takımın taraftarı, futbolcusu, yöneticisi, kısaca Samsun da vardır.
Haydi yukarı, hep yukarı bakalım.
Biz gazeteciler eleştirirken, taraftar tribünde, biraz daha pozitif olalım.
Tabi Samsun’un yönetenler ve Samsunspor yöneticileri de bu arada üzerlerine düşeni yapmalıdır.