Akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
Bir değil,
beş değil,
yüz milyonlarlasın maalesef.
Koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
hani şu derya içre olup
deryayı bilmeyen balıktan da tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm
senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
— demeğe de dilim varmıyor ama —
kabahatin çoğu senin, canım kardeşim!
Nazım Hikmet RAN
---------------------------------------------------------------
Korkunun Ecele Faydası
Bir toplantı yapılmış önceki gün
Belli ki Samsun kalkınsın isteniyor.
İyi niyetli girişimlere oldum olası sıcak bakarım.
Büyükşehir Belediye Başkanımız Yusuf Ziya Yılmaz, toplantıda bir konuşma yapmış.
Tarıma dayalı sanayiyi önemsediklerini söylemiş Bay Başkan.
Başkan ayrıca, tıbbi cihaz üretimine de önem verdiklerini ama bu sektörün kendisini geliştiremediğini, bu nedenle hayal kırıklığı yaşadıklarını anlatmış.
‘’Üzerimize düşen bir görev varsa da yapmaya hazırız’’ kabilinden bir şeyler de söylemiş Başkan.
Gazetenin Haber Müdürü Mustafa Aran, Başkan’ın toplantıda söylediklerini anlattığında hayretler içinde kaldım.
‘’Üstümüze düşen görev neyse yapmaya hazırız’’
Başkanın bu sözleri ‘’Laf olsun, torba dolsun’’ diye söylemediğini düşünmüyorum.
Sahiden de ne lazım gelirse yapacak mısınız Bay Başkan?
Yahu adamlar senelerdir yatırım yapacak yer arıyorlar.
2011yılıydı bizim köyün merasını bile göstermiştim kendilerine, ‘’Burada kurun’’ diye.
Ki;
MEDİKÜM diye bir dernek kurdular önce, kümelenme yoluyla güçlerini birleştirip bir ihtisas Organize Sanayi Bölgesi oluşturmaktı amaçları.
Yer arıyorlardı.
Çok çaba sarf ettiler. Emeklerinin yanı sıra hatırı sayılır ölçüde para da harcadılar. Uzmanlar getirip saha araştırması falan yaptırıp en doğru yatırımın nerede ve nasıl olaması gerekiği konusunda kafa yordular yani.
2011 yılında ve onun öncesinde de bu şehrin Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz’ dı.
MEDİKÜM’cülerin yer aradığını Sağır Sultan duymuş ama bizim başkan duymamış
Mevzu uzun, en son Bafra’ya davet edilmişler. ‘’Gelin Bafra’ya kümelenin’’ demiş Bafra TSO Başkanı.
Mustafa Aran, ‘’Abi, Başkanın söyledikleri konusunda kimden görüş alabilirim?’’ diye sorduğunda Turan Özfurat’ın telefon numarasını verdim ve ‘’Turan’ı ara’’ dedim.
Turan Özfurat tıbbi cihaz üreticisi olmasının yanı sıra MEDİKÜM'ün kurulmasına öncülük edenlerdendir.
Mustafa, ‘’Turan Bey konuşmadı’’ diye söyleyince şaşırdım ve bu defa ben aradım kendisini. ‘’Yahu Başkanın bu söyledikleri konusunda diyeceğiniz bir söz yok mu?’’ diye sordum.
Yorulduklarını ve bu nedenle de cevap vermeyeceklerini söyledi Turan Bey.
Şaşırmakla birlikte arkadaşımın durumunu anlayışla karşıladım ve Mustafa’ya, Ahmet Bahadır’ı aramasını söyledim.
Aramış.
Ahmet Bahadır’ın söyledikleri ise beni daha çok şaşırttı.
‘’Yusuf Ziya Başkanla bir problemimiz yok. Bu nedenle bir açıklama yapmayacağım’’ demiş Ahmet Bey de.
Sanki biz ‘’Başkanla kavga edin’’ dedik kendilerine.
Gerek Turan Özfurat ve gerekse Ahmet Bahadır iyi ve yürekli iki güzel insandır. Çok uzun sayılacak bir süredir yatırım yapacak bir alan arıyorlar. Amaçları daha çok üretmek ve daha çok insan çalıştırıp istihdam sorununa da katkı vermekti.
Bu şehir onların bu çabalarına bigane kalıyor. Sonra da bu şehrin Başkanı, ‘’Gelişemediler’’ diyerek suçlayıcı bir tavır sergiliyor
‘’Mesele onların meselesi’’ deyip geçmem.
Zira onların daha çok zenginleşip kişisel servetlerine servet katmalarını pek umursamam ama bu meselenin memleket meselesi olduğuna inanırım.
Onlar konuşmasa da ben sus pus olamam.
Korkunun ecele bir faydası olmadığını bilirim çünkü.