Kim sevmez!
Denize sıfır bir yazlık evde ve özellikle yaz aylarında yaşamayı.
Çok istedim bir yazlık evimin olmasını.
Kısmet olmadı.
Bu arzumu bikaç yıl yazlık ev kiralayarak giderdim. Yaklaşık 10 yıl kadar süreyle her yaz bir ev kiralayarak tatil yapmıştık ailece.
Çakırlar korusuna yakın deniz kenarında ‘Yakamoz’ adlı bir site vardı. Bu sitede çeşitli evler kiralamıştım belli aralıklarla.
Bi ev vardı tam denize sıfır.
Havza tarafından yaşlı bir köylüye aitti o ev.
Tam yalı eviydi ama bakımsızdı biraz.
Kıyı kenar çizgisinde olduğu söyleniyordu ama denize70 metrekadar uzaklıktaydı. O sıralar kıyı kenar çizgisi75 metreolarak kabul ediliyordu.
1990’lı yılların başıydı, 1993 olabilir. Bizim de kiracı olarak bikaç yaz kiracısı olduğumuz o ev beş metre için yıkılmıştı.
Biçok evin daha yıkılacağı söylenmişti. Gerçekten de kıyı kenar çizgisini aşan bi çok ev vardı aslında.
Ama bi tek, o köyde yaşayan benim ev sahibim olan ihtiyara gücü yetmişti yetkililerin. Ev sahibim olan o yaşlı ihtiyar ‘’Şeriatın kestiği parmak acımaz’’ anlayışıyla sesini çıkarmammış ve kabullenmişti başına gelenleri.
Sonraları kıyı kenar çizgisi 50 metreye çekilmişti ama bizim kiracı olarak yaşadığımız o şirin ev, bu karara kadar ayakta kalamamıştı ne yazık ki.
Yaşı 40’ın üzerinde olanlar hatırlar. Matasyon’ da yani şimdinin Atakum’ unda. İl Özel idaresinden başlayarak İncesu’ya kadar yazlık evler vardı. Bu yazlıkçılar dikenli tellerle çevirirlerdi evlerinin önündeki sahili. Kendi mallarıymış gibi.
Bir gün Kemal Vehbi Gül, yıktı geçti. O yolu açtı, Adnan Menderes Bulvarını.
Sahil Halkın olmuştu.
Atakum’da halk sahili bitamam kullanıyor şimdi.
Ne güzel.
Kıyı Kenar çizgisinin 50 metreye çekilmesi mantıklı bir karardı. Olası biçok mağduriyette önlenmişti aslında.
Şimdi 10 Metreye indirilmesi konuşuluyor.
Bu kararın çıkması beni şaşırtmayacak inanın. Çünkü bu kararın olmasını isteyenler çok güçlü.
Türkiye’min kıyıları Mobil santrallerle donanacak.
Açıkgözlerin işgali de cabası.
‘’Yağma olacak’’ diye korkarım.
Ve korkarım, bu yağma önlenemeyecek.
Yazık, çok yazık.
* * *
Kılık Kıyafet!
Dün, okullarda kılık kıyafet serbestisi konusunda yazmıştık biliyorsunuz.
Öğrendim ki Samsun’da bir okul, sosyal dengeyi bozar düşüncesiyle markalı giyecekleri epeyi bir süredir yasaklamış.
Misal
Bir çocuk, markası ayan beyan belli ve başka çocukları özendirecek özellikteki bir markada ayakkabı mı giydi.
O gün evine gönderiliyor çocuk.
‘’Çocuğum markalı giyecek’’ ısrarındaki veliden de çocuğunun okuldan alması isteniyor.
Şimdi kılık kıyafete serbestlik geliyor.
Kim doğru yapıyor sizce, Samsun’daki o okulun yöneticileri mi, yoksa Bakan mı?
Kimin uygulaması doğru?
Not: Dünkü yazıda ‘Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’e göre İngilizler bu işi bilmiyor’, şeklinde çıkması gereken tümcesi benim dalgınlığım nedeniyle biliyor olarak çıkmıştır. Düzeltir özür dilerim.