Dün, Dünya gazetesi ve kısa adı VERİMDER olan Yapılarda Enerji Verimliliği Derneğinin işbirliği ile Ramada Otelde düzenlenen enerji verimliliği konulu toplantıya katıldım ki, dün bu toplantının yapılacağını yazmıştım biliyorsunuz.
Gerek VERİMDER Başkanı Çağdaş Korkmaz ve gerekse VERİMDER İcra Kurulu Başkanı Prof. Dr. Emre Alkin'in yanı sıra, Dünya Gazetesi Genel Koordinatörü ve yazarı Vahap Munyar'ın sunumları nedeniyle verimli bir toplantı oldu.
Dünya gazetesinde Bölge Koordinatörü olarak görev yaptığım yıllarda düzenlenmesine katkı verdiğim onlarca toplantıda babası Rahmetli Prof. Dr. Erdoğan Alkin'i de izlerken zevk aldığımı hatırlarım ama Samsun'daki bir toplantıda ikinci defa izleme şansı bulduğum Prof. Dr. Emre Alkin’i dinlerken benzer keyfi aldım.
Emre Hoca'yı dinlerken, ''Öğrencileri ne kadar şanslı'' dediğimi de itiraf etmeliyim.
Enerji verimliliğini de kürsüsünde ders verir gibi anlatıyor Hoca ama onu dinlerken bir kelimesini bile kaçırmak istemiyor insan.
Ekonomik terimler, dinleyenleri sıkar çoğu zaman.
Rüştü Bozkurt ile Rahmetli Erdoğan Alkin ve Mithat Melen'in konferansları da hiç sıkmazdı dinleyicileri.
Prof. Dr Emre Alkin'in enerji verimliliği ile ilgili konuşması da öyleydi.
''Biz buraya enerjiden tasarruf edin, bu nedenle yazın terleyin, kışında üşürken tir tir titreyin'' demeye gelmedik derken, enerjiyi verimli kullanmanın enerjiden tasarruf ederek olmayacağını anlatan Emre Hoca’dan bu nedenle 'doğru bildiğimiz bir yanlışı' da öğrenmiş olduk aslında.
Bir insan için mutlu olmanın sırlarından birinin parayı doğru kullanmaktan geçtiğini de söyledi Ere Alkin.
Hoca ayrıca, verimli olmanın sadece paradan tasarruf etmekten geçmediğini belirtirken, bir insanın parasını parayı tüketirken ve doğru yere harcarken de mutlu olacağını söyledi.
Bu yazıyı okuyanlar arasında ''Keşke olsa da harcasak'' diyenler olacaktır.
Tıpkı benim gibi yani.
Emre Hoca, toplumumuzda çok bilinen bir yanlışı da çarpıcı bir şekilde anlattı.
''Tüketim toplumu olduk'' diye şikayet ediyoruz ya hani.
Oysa ithal ürünlerimiz arasında tüketim mallarının oranı yüzde dokuzu geçmiyormuş.
Üretmek için daha çok hammadde ve ara mala paramızı harcıyoruz.
Bu da demek oluyor ki sanayi üretiminde de kaynaklarımızı verimli kullanamıyoruz.
VERİMDER Başkanı Çağdaş Korkmaz, Avrupa Birliği'nin konutlarda enerji verimliğini sağlamak ve konutları dönüştürmek için önümüzdeki yıllarda kullanılması amacıyla 35 trilyon dolar kaynak ayırdığını söylerken, Vahap Munyar da İrlanda'nın binaları dönüştürmek için bütçesinden 8 milyar dolarlık kaynak kullandırma kararı aldığını bildirdi.
Munyar, ülkemizdeki binalar için enerji kimlik belgesi oluşturma zorunluluğu getirildiğini bunun için 2009'da yasa, 2011 yılında da yönetmelik çıkarıldığını ama uygulamada problemler yaşandığını belirtti.
Yasa, ev alıp satarken enerji kimlik belgesinin ibrazını zorunlu kılıyor yani.
Öyle mi sahiden!
Mesela.
İlkadım'da kaç ev için enerji kimlik belgesi düzenlenmiş olabilir sizce.
Benim iddiam şudur:
İlkadım’daki binaların en az yüzde 90'ında belge yoktur.
Yasaya göre, İlkadım'da bina satışı yapılmaması gerekiyor aslında.
Gerek emlak ofislerinin vitrinlerinde ve gerekse alış veriş sitelerinde yüzlerce konut için satış ilanı var oysa.
Yasaya rağmen enerji kimlik belgesi olmaksızın çok sayıda konutun satışı yapılıyor yani.
Buna şaşırıyor muyuz?
Elbette hayır.
Bir taraftan enerji kimlik belgesini almayı zorunlu kılmak adına yasa çıkarırken, bir taraftan da bunu boşa çıkaracak olan imar aflarına dair yasaları da yapıyoruz
‘’Burası Türkiye. Oluyor böyle şeyler.’’ diyerek, bu türden saçmalıklara bile şaşırmamayı öğreniyoruz.
Ne yaman çelşki..