Kötü günde birlik olmak, Türk Milletinin önemli hasletlerinden biridir.
Yaşamakta olduğumuz bu 'Büyük Felaket ', yine bize bu önemli hasletimizi hatırlattı.
Deprem bölgesine yardım yağıyor.
Yener Cabbar, bu duruma dünkü yazısına ''Gönül Köprüsü'' manşetini atmış.
Vatandaşlar, gönlünden kopan ne varsa veriyor.
Yardım konvoyları oluşuyor.
Gerek gazetelerde ve gerekse sosyal medyada yardımlar paylaşılıyor.
İyi de yapılıyor ancak, iyi niyetinden kuşku duymadığım bir arkadaşım, ''Yapılan yardımlar gizli kalır, hala reklam peşinde koşanlar var, ayıptır.'' şeklinde bir paylaşımla bu durumu eleştirmiş.
Ve fakat.
Bu yardım biçimi, fakirlere yapılan, makarna ve kömür dağıtımı gibi bir yardım biçimi değil.
Büyük bir felaketle karşı karşıyayız.
Deprem uzmanı, Prof. Dr. Ahmet Ercan, bölgenin yeniden imarı için 35 milyar dolara ihtiyaç duyacağımızı söylüyor.
Bu bir tarafa hala ekmek ve su bekleyen depremzedeler var.
Dün sabah, depremin üçüncü gününde bulabildikleri naylon parçaları ve battaniyelerle kendilerine çadır yapan aileler gösteriliyordu.
''Çadır'' dediysem yanlış anlamayın, sadece üstü kapalıydı, dört tarafı açıktı.
Ki;
Zemheri soğuklarının yaşandığı aylardayız.
Hala enkaz altında kurtarılmayı bekleyenler bile var biliyorsunuz.
Kaloriferli evlerimizde bile üşüyorken, evini - barkını yitirmiş insanların, ısının sıfırın altına düştüğü ortamdaki hallerini düşünemiyorum bile.
Organizasyon bozukluklarından falan şikayet ediliyor ama AFAD ekipleri, canla başla çalışıyorlar ancak, 10 ili kapsayan felaket bölgesinde her yere yetişemiyorlar.
Mevlana'nın ''Ne kadar söz varsa düne ait. Şimdi yeni şeyler söylemek lazım'' dediği gibi dün yaşananları bir süreliğine unutacağız.
Bugün dayanışma günü çünkü.
Herkes gücü yettiğince elini taşın altına koymak durumunda ki, koyanlar var zaten.
90 yaşında işçi emeklisi Babam, maaşından bir bölümünü göndermiş önceki gün.
Keza İstanbul'da yaşayan oğlum ve gelinim de en az babam gibi hem nakdi, hem de yeni doğmuş bebeklerine hediye gelen giysilerin kullanılmayanlarından bir bölümü ile bebek bezi falan göndermişler.
Karım ve ben de karınca kararınca nakdi yardımda bulunmaya çalıştık.
Şarkıcı Haluk Levent'ın kurduğu AHBAP Derneğine bağış yağıyor.
Haluk Levent, yardımda bulunanlardan bazılarının ''Bunu paylaşma'' şeklindeki uyarılarına rağmen, ''Paylaşacağım'' demesini önemsiyorum.
Paylaşılmalı ki, örnek olsun.
Yardımda bulunmamız ve iyilikte yarışmamız gerektiğini de hatırlarız böylece belki.
Samsunlu eğitimci ve sanatçı Sebahattin Dülger, sosyal medyadan yaptığı paylaşımda 10 kadar depremzedeyi evinde misafir edeceğini duyurmuş. Bir telefon görüşmemizde ''Elimden bu kadarı geliyor ancak'' demişti.
Daha ne gelsin.
Otel 1919 depremzedelere otelini açmış.
Daha niceleri var böyle.
Allah hepsinden razı olsun.
Dünya da felaketimize sessiz kalmadı.
Feryadımız uzaktan ve yakından duyuldu çok şükür.
Daha dün parmak salladığımız ve bu nedene savaşın eşiğine geldiğimiz Yunanistan'da devlet televizyonu dün sabahki yayınını, felaket bölgesinden görüntüler eşliğinde ''Ben seni sevdiğimi dünyalara bildirdim'' sözleriyle başlayan Kazım Koyuncu Türküsüyle açmış.
Ahmed Arif'in Otuzüç Kurşun Şiirinde ''Kirveyiz, kardeşiz, kanla bağlıyız / Karşıyaka köyleri, obalarıyla / Kız alıp vermişiz yüzyıllar boyu, / Komşuyuz yaka yakaya / Birbirine karışır tavuklarımız'' dediği gibi yani
Felaketler hatırlatmasa keşke ama kardeş halklarız.
İyilikte yarışma zamanı şimdi.
Kapıya kömür ve makarna bırakmakla karıştırmayın bu durumu.
İyilikte yarışmak ve buna vesile olmak ne güzel bir duygu.