Tam tarihini hatırlamamakla birlikte Mustafa Demir'in Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı seçildikten sonra halk yararına yapığı iyi bir hizmetten söz etmiştim.
Ki;
O hizmet. Yusuf Ziya Yılmaz döneminde yapılmış olan halk plajlarındaki soyunma yerleri ve tuvaletlerin temizliği ile ilgiliydi.
Sahilimizde her 500 metrede bir tuvalet ve duş alanlarıyla denize girecek olanlar için soyunma kabinleri yapılması iyi bir hizmetti.
Ve fakat.
Bakımı eksikti.
Temizlikleri gereğince yapılmadığı gibi kabinlerin kapılarındaki kilit mekanizmaları ve duş başlıklarıyla, musluk aparatları türünden bozulan malzemelerin değiştirilmesi aksatılıyordu.
Kısacası bakım ve onarım hizmeti eksikti.
Mustafa Demir döneminde bu türden yerlerin bakımına özen gösterilmeye başlanmıştı.
Soyunma kabinleri ve tuvaletlerde mutlaka bir görevli bulunduruluyordu.
Bunu iyi bir hizmet diye bu sütunlarda dile getirmiştim.
Neymiş.
Her yapılan işe toptancı bir anlayışla karşı çıkmıyormuşuz.
Her şeyi körü körüne eleştirmiyormuşuz yani.
İyi bir hizmet yapıldığında da ''İyi'' diyormuşuz.
Ki;
Kamu yararı olan her konu haberdir ve o haberi vermek gazetecinin görevidir.
Gazeteciler, iktidarların yandaşı olamayacakları gibi.
Tümüyle iktidarın muhalifi de değildirler.
Ve fakat.
Çoğu kere iktidarların icraatlarını eleştirirler.
Bu da doğaldır.
Çünkü halka hizmet etme yetkisi iktidarlardadır. Buna bağlı olarak, bütçeyi kullanma yetkisi de bizatihi halk tarafından iktidarlara verilmiştir.
Halkın da vergilerinden oluşan bütçenin nerelere harcandığını bilme hakkı vardır.
Bütçe harcamalarında dair detayları da halka ancak gazeteciler duyurabilir.
Demokrasilerde basın için ''Dördüncü kuvvet'' denmesinin nedeni de budur zaten.
''Şimdi öyle eğil'' diyebilirsiniz.
Haklısınız.
Son 20 yılda Türk basını ''İktidar yanlısı'' ya da ''iktidar karşıtı'' diye iki kutba ayrıldı ama bu satırların yazarı eski anlayışını sürdürmeye gayret ediyor.
Demem o ki, çoğu kez iktidar uygulamalarını eleştiriyor gibi görünebilirim ama bilin ki bunu size ait olan kamu bütçesinin nerelere harcandığını duyurmak için yapıyorum.
Samsun Büyükşehir Belediyesinin uygulamalarını eleştirirken de, iyi yaptığı işi överken de bu anlayışın çerçevesinde kalmaya çalışıyorum.
Bu cümleden olarak.
Biz dönelim yine konumuza.
Büyükşehir belediyesi bu satırlarda ''İyi bir iş olarak'' not düşülmüş halk plajlarındaki kimi tesisleri de kiraya verme kararı almış.
Ki;
Bazı plaj ve onlara bağlı kafeteryalar ihale yoluyla satılmış bile.
Buna dair haberler gündeme bomba gibi düştü.
Bu haber duyan bir vatandaş sosyal medya hesabından ''Elveda 3 Tl'ye çay, hoş geldin 10 Tl'ye çay'' diye paylaşım yapmıştı.
Ne kadar haklı.
Belediye başkanları, belediyeleri yönetmek için halktan yetki almış olsalar da, belediye gibi kurumların sahibi aslında kent halkıdır.
Belediyeler ve işletmeleri zarar etmesin elbette ama bir ticarethane anlayışıyla da yönetilmesin.
Belediye iştiraklerinin kurulmasına da belediyelere para kazandırması amacıyla izin verilmediki.
Samsun sahili, bu ülkenin bir zenginliğidir.
İnce kumlu bu kadar uzun bir sahilin biri Samandağ'da, biri de Samsun'da.
Önceki gün bir TV kanalındaki sabah programına konuk olan Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Bakanlık tarafından Bodrum'da halk plajları açıldığını söylüyordu.
Ki;
Bodrum'daki özel sektöre ait plajlarda bir lahmacuna 200 lira falan istendiğine dair haberler kamuoyunda tepki çekiyor biliyorsunuz.
Bakan Ersoy, açtıkları halk plajlarında lahmacunun 24 liradan satılacağını duyuruyordu.
Bakanlık, halkın yararlanacağı plaj açarken, Samsun'daki halk plajı ise ihaleyle satışa çıkarılıyor.
Ne yaman çelişki.