limanbet limanbet bonus veren siteler bonus veren siteler bonus veren siteler istanbul evden eve nakliyat cappadocia green tour istanbul sex shop jojobet giriş jojobet casino siteleri nakliyat istanbul evden eve nakliyat istanbul eşya depolama
İşte Türkiye Gerçeği
Yazarlar // 14 Kasım 2020 Cumartesi 23:03

İsmail BAŞARAN

Türkiye’nin içinde bulunduğu gerçeğini bugün sizlere bir masalla anlatacağım. Bu bir masal ancak yaşadığımız ülke Türkiye’nin bir gerçeği bu. Çocuklarımıza,  gelecek nesillere anlatabileceğimiz bir masal… Esasında hepimizin bildiği, aşina olduğu ve yeniden hatırlamamız gereken bir masal. Kendini beğenmiş bir kralın masalı…

Bir varmış, bir yokmuş… Uzak diyarlarda bereketli topraklarda bir kral yaşarmış. Kendini çok akıllı sanan, giyimine kuşamına çok düşkün olan... O kadar kibirli, o kadar kendini beğenmiş bir hükümdarmış ki, sürekli aynada kendine bakar, ne istiyorsa onu yapar, halka da istediklerine ses çıkarmasınlar diye baskı yaparmış. Bu sırada çok defa hata yapar, ama baskıcı tutumundan dolayı halk gerçekleri söylemeye korkarmış…

Kral günlerden bir gün, komşu ülkenin kralının ziyaret edeceğini duymuş. Kendisinden haz etmez, onla ilgili hoş olmayan planlar yaparmış. “Fırsat bu fırsat, en şık ben olmalıyım” diye düşünmüş ve terzi aratmaya başlamış. Demiş ki yaverlerine; “Dünya’nın her yerine habercilerimi gönderin, bir terzi bulun bana, dünyanın en güzel elbisesini dikecek terziyi!”

Bir sürü terzi gelmiş, lakin hiçbirisini beğenmemiş. Sonra bir gün yabancı güçlü bir krallık kendi terzisini yollamış krala ve bu gönderilen terzi demiş ki; “Öyle güzel bir kumaşım var ki, öyle şık olacaksınız ki, kimse sizden gözünü alamayacak. Herkes sizi konuşacak, çok güçlü gözükeceksiniz. Ve sizden önce hiç kimsede olmayacak bu giysi.”

Kral çok şaşırmış tabii, hemen kabul etmiş. Ama terzi eklemiş; “Tek şartım var, ben dikerken karışmayın.” Gel zaman git zaman, sonunda terzi bitirmiş ve giydirmiş kralı. Kral aynaya bakmış ve üzerinde hiç giysi olmadığını görmüş. Tam kızacakken terzi demiş ki “Sayın kralım, bu kumaşı sadece akıllılar görebilir.”

Tabii bizim kral kibirli ya, aptal durumuna düşmemek için “Çok güzel” demiş. Etrafındakilere sormuş, elbette hepsi korktuğu için cesaret edememişler doğruyu söylemeye ve “Çok güzel efendimiz”, “Harika oldunuz efendimiz” demişler. Kral daha da böbürlenmiş tabii ki…

Ardından, büyük bir kendini beğenmişlikle çıkmış halkın arasına. Halk çok meraklı, çünkü duymuşlar sadece akıllıların görebileceği iddiasını. Halk, görünce şaşırmış, üzerinde hiç giysi yok…

Herkes görmüş, anlamış vaziyet, kralın nasıl kandırıldığını fark etmişler, ama korktukları için hiçbir şey söyleyememişler. O anda bir “çocuk” atlamış meydanın ortasına, parmağıyla kralı işaret etmiş ve gülerek bağırmış; “KRAL ÇIPLAK” diye.

Bir anda halk, bu ilk sesle cesaretlenmiş ve kahkahalar atıp, hep bir ağızdan birlik içinde bağırmışlar; “Kral Çıplak!”  Bu seslere, kralın çevresindekiler de katılmış, korkuyu aşmışlar, zincirlerini kırmışlar ve hep bir ağızdan gerçeği söylemişler; Kral çıplak… En sonunda kral durumu geç de olsa böyle bir acı olayla anlamış ve çok utanmış…

Tanıdık geldi mi bu masal sizlere? Masallar geçmişin bilgeliğini taşır günümüze, verdikleri zamanın ötesindeki öğütleriyle…

Türkiye’de vatandaşlar olarak bir masalı taşıyoruz, Türkiye’nin uçuşa geçtiği masalını…

Bir aşı üretemediğimiz, ekonominin pik değil de dip yaptığını, vatandaşın açlık sınırının bile altındaki geliriyle yaşamaya çalıştığını ancak bunu sarayda yaşayanların görmediği gerçeğini yaşıyoruz.

Uçmuyoruz, çakılıyoruz, hatta çakıldık bile…