Korona virüs altı ayı aşkın süredir dünyayı tehdit ediyor.
Mart ayına kadar uzaktan izlediğimiz süreç, ülkemizde de etkisini göstermeye başladığında, hükümetimiz de bir dizi tedbiri uygulamaya koydu.
Neydi bu tedbirler.
Önce AVM’leri kapatıldı.
Sonra, kafeterya, lokanta ve kahvehaneler.
Bunu berber ve kuaför salonlarının müşteri kabul etmesi gibi yasaklar izledi.
Spor müsabakalarını da önce seyircisiz oynattık, sonra tümden yasakladık.
İşyerleri kapatılınca bunun sonucunda oluşacacak ekonomik yükü hafifletmek amacıyla hükümet tarafından “Ekonomik İstikrar Kalkanı” adı altında bir paket açıklandı.
KOBİ’lere esnafların yanı sıra, aylık geliri 5 bin liranın altında olan vatandaşlara kredi desteği ile KOBİ ve esnafların DBK primleri ile vergi borçlarının ertelenmesi gibi uygulamaları içeren paket açıklandıktan sonra, işyerlerinde işçi çıkarma yasağı ve eksik çalışma yöntemi türünden uygulamalar, ülkemize geçici de olsa bir nefes aldırdı.
Ama yeterli oldu mu..
Uygulamanın bütünüyle yeterli olduğunu söylemek zor elbette.
Mesela işçi çıkarma yasağı ve eksik çalışma yönetimi ile ilgili kararın uygulamaya girmesinden bir gün önce birçok işyerinden çıkarılanlar oldu.
Buna rağmen TÜİK, geçen yıl 14.1 olan işsizlik oranın bu yıl 0.9 puan azalarak, 13.2’ye gerilediğini açıkladı.
Bir çok kişinin işini kaybettiği pandemi sürecinde böyle bir verinin açıklanması kimseyi tatmin etmedi.
İnandırıcı bulunmadı yani.
İstatistik bilimi için, “Yanlış rakamların, doğru toplanması” gibi bir yakıştırma yapılsa da, ben devlerin bu önemli kurumuna böyle bir yakıştırmayı yapamam.
TÜİK’in verileri her dönem tartışma konusu olmuştur ama son yıllardaki kadar da güven kaybına neden olmamıştır.
Ekonomik verileri ülkemizde doğru biçimde okuyacak çok az sayıda uzmanlardan biri olarak gördüğüm Erhan Usta’da, TÜİK’in işsizlik verileriyle işgili açıklamasını “Ekonomik durumu doğru yansıtmaktan çok uzak” diye tanımlamış.
Usta, TÜİK’in son verilerinde karşın, “İdeal Çalışma Kapasitesinde İşsizlik Oranı” diye adlandırdıkları gösterge tablosu hazırladıklarını ve kendi hesaplamalarına göre Pandemi sürecindeki işsiz sayısının yüzde 15,6 puan artarak, 44.6’ya yükseldiğini ileri sürmüş.
Bunu da, yine TÜİK verilerindeki istihdamın bir önceki yıla göre 1 milyon 662 bin dolayında azaldığına dair açıklamalarına dayandırıyor.
Erhan Usta, “İstihdam azalırken, arması beklenen issiz sayısı da 573 bin azalmış. Haklı olarak herkes diyor ki ‘böyle bir şey mi olur?’ diye soruyor” demiş.
25-64 yaş aralığındaki nüfusun haftada ortalama 40 saat fiili çalışma durumunu ideal çalışma kapasitesi olarak tanımlıyor Erhan Usta.
İş gücüne katılım oranı azalırken, TÜİK’in “İşsizlerin sayısı 573 bin azaldı” şeklinde veri açıklaması kimse kusura bakmasın inandırıcı bulunmadı.
Pandemi sürecinde herkes işsiz sayısının artmasından korkarken, TÜİK’in bunun tam tersini iddia etmesi, tam da kurumun hem tepe yönetiminin, hem de 19 bölge müdürünün değiştirildiği döneme gelmesi de ilginç bir tesadüf olmuş.
Zor günlerden geçiyoruz.
Daha önce bir çok krizi nasıl aşmışsak, pandemi süreciyle birlikte oluşan bu krizi de aşacağız elbette.
Kafalarımızın karışmaması gerek ama.
Bu nedenle doğru bilgiye her zamankinden daha çok ihtiyacımız olduğunu düşünüyoruz.
“Doğru görecelidir, herkesin doğrusu farklıdır” dense de.
Doğru tektir.
Ve değişmez.
Aristo’nun yaklaşık 2 bin 350 yıl önce “Gerçek acıdır, biberde acıdır” dediği gibi gerçekler bazen can yakar ama asla değişmez.
Güneş balçıkla sıvamaz yani.