limanbet limanbet bonus veren siteler bonus veren siteler bonus veren siteler istanbul evden eve nakliyat cappadocia green tour istanbul sex shop jojobet giriş jojobet casino siteleri nakliyat istanbul evden eve nakliyat istanbul eşya depolama
İskeçe Müftüsü Ahmet Mete'nin Ardından
Yazarlar // 16 Temmuz 2022 Cumartesi 12:14

Ragıp GÖKER

Ahmet Mete, İskeçe'nin seçilmiş müftüsüydü.

Ki;

Müslüman Türk halkı tarafından seçilmiş olmasına rağmen Yunan Hükümetince kabul görmemiş, Yunan Hükümeti kendi siyasetlerine uygun işbirlikçi birini müftü olarak atamıştı.

Yunanistan'da Müslüman Türk halkı, aralarında bir sorun olduğunda resmi makamlara gitmeden önce seçilmiş müftüye başvurarak, aralarındaki anlaşmazlığa çözüm bulunmasını ister.

Sistem böyle işler yani.

Yunanistan'daki Müslüman Türkler, yunan Hükümetinin dayatmasını asla kabul etmezler.

Direnirler ve bu nedenle de hükümetin atadığı müftüyü asla tanımazlar.

Milletimiz, Balkanların yurt olarak seçilmesine karar verildiğinde, buralara gönderilecek toplulukları da özgürlüklerine düşkün olan Karamanoğulları arasından seçmişti zaten.

Türk'ün nehri daima batıya doğru akmıştır.

''Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir'' emrini vererek İzmir'de düşmanın denize dökülmesini sağlayan Ebedi Başkomutanımız Mustafa Kemal Atatürk'ün yurdun dört bir yanındaki heykellerinin yüzleri de bu nedenle batıya dönük yapılır hep.

Mustafa Kemal de, özgürlüğüne düşkün Türk topluklarından olan Karamanoğulu Beyliğine mensup bir ailenin ferdiydi biliyorsunuz.

Türk Milleti, Balkan topraklarını ‘vatan’ bildi daima.

Selanik, Serez, Manastır, Silistre, Filibe, Üsküp, Saraybosna gibi Balkan şehirlerini kadim Anadolu şehirlerinden farklı görmedik hiç bir vakit.

Bu satırların yazarı da Lozan Mübadelesiyle, Selanik yakınlarındaki Sarışaban'a bağlı Çayleyik köyünden, Samsun'a yerleştirilmiş bir mübadil torunu olarak, bir yanının balkan topraklarında kaldığını bilir.

Mübadeleye rağmen, Batı Trakya'da sayıları küçümsenmeyecek ölçüde Müslüman Türk toplulukları var.

Türkler Balkanlarda da, yüzyıllar boyunda gayrimüslim topluluklarla kardeşçe yaşamışlar.

Tıpkı kadim Anadolu topraklarında yaşandığı gibi.

Ta ki emperyalistlerin oyunlarıyla aramıza atılan nifak tohumlarıyla 1912'de başlayan Balkan Savaşı'nın ardından kardeşliğimiz bozulana dek yani.

İşte o gün, bu gündür dertte başımız.

Mübadeleyle birçoğumuz kurtarıldı belki ama yakın tarihimizde Bulgaristan topraklarında yaşananlar hala hafızamızda tazeliğini koruyor.

Belene kamplarında onbinlerce soydaşımız işkencelerle yaşamlarını yitirmişti hatırlarsanız.

Yunanistan sınırları içinde kalan soydaşlarımız da yüz yılı aşkındır süren benzer zulmü yaşıyorlar aslında.

Yunan Hükümetleri, Batı Trakya'da kalan soydaşlarımızı kabul etmek istemiyor.

Bu nedenle de soydaşlarımız, sonu gelmeyen baskılar altında ezilmeye çalışılıyor.

Kendi müftülerini, kendileri seçmeleri bile istenmiyor.

Yunan Hükümeti, İskeçe’de de, Gümilcine'de de, halkın seçtiği müftüyü tanımıyor, milletine sırtını dönmüş bir işbirlikçiyi bulup, onu müftü olarak atıyor.

Önceki gün hayatını kaybeden Ahmet Mete de, halk tarafından seçildiği için türlü baskılara maruz kalmıştı.

Yıllarca mahkeme kapılarında süründürülmeye çalışıldı.

Evinin duvarlarına kuru kafa işaretleri kondu.

Bütün bunlar olurken, hükümetlerimizden de yeterli desteği görmedi ne yazık ki.

Buna rağmen direndi rahmetli.

Hiç ödün vermedi.

Bir yani Pomak asıllıydı belki ama birkaç yıl önce geldiği Samsun'da kendisiyle yaptığım bir röportaj sırasında kendisini hep Türk gibi hissettiğini söylemişti.

Yorgun kalbi baskılara daha fazla direnememiş olmalı ki, iki gün önce evinde gözlerini son kez yumduğunu öğrendik.

Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun.