Siyaset tarihimizin Tanzimat Ferman'ının okunduğu 3 Kasım 1839'da başladığına inanılır.
Birçok parti geldi geçti.
Kiminin ömrü uzun oldu.
Kimi, ülkenin kaderine hükmetti.
Ülkeyi yönetme hayalleriyle kurulan kimi partiler ise, 'Tabela Partisi' olmaktan öteye gidemedi.
Siyaset uzun soluk ister.
Çoklu oyun demek bir anlamda.
Taban tutmak zordur.
Özellikle bir ideolojiye dayanmıyor, partinin başarısı kurucu liderin performansına bağlı kalıyor ise, lider siyasetten çekildiğinde partinin de sadece tabelası kalıyor.
Örnek:
Turgut Özal’ın ANAP'ı.
Süleyman Demirel siyasetten çekildiğinde, Doğru Yol Partisi uzun süre kalabildi mi?
Çok partili siyasi yaşamımız döneminde CHP'ye tarihinin rekor oy oranını kazandıran Bülent Ecevit'in DSP'si aynı başarıyı gösterdi mi?
Gösteremedi.
Günümüzde DSP'nin siyasi gücünden kim söz edebilir ama Cumhuriyeti kuran kadroların kurduğu CHP, hala ayakta.
Zayıf gibi görünse de Saadet Partisi de hala etkili bir siyasal oluşumdur.
MHP de öyle.
Bu partilerin tamamı bir ideolojiden besleniyorlar ama değişen konjonktür onları bile zorluyor.
Türkiye siyaseti, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile birlikte yeni bir zemine oturdu.
İttifaklar dönemi başladı.
Kartlar yeniden dağıtıldı böylece.
Partiler, siyaset yapmayı sürdürmek istiyorlarsa, bir ittifaka dahil olmaya mecbur artık.
Önceki gün CHP'den ayrılan Muharrem İnce, ayrılma gerekçelerinden birini ittifaklara dayandırıyor.
İnce, CHP'yi ve tabi ki, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nu, özellikle Millet ittifakı'nın dışında görünse de, ittifakın en etkili partilerinden biri olan HDP'ye mesafe koymamakla suçluyor.
Şunu herkes biliyor ki, HDP'li seçmen'in oy desteği olmadan Millet İttifakı'nın, Cumhur İttifakı'nı geçme şansı yok.
İnce'nin kuracağı partinin Cumhur İttifakı'na katılması da beklenmiyor ki, CHP'den ayrılırken yaptığı açıklamada bunun altını net biçimde çizdi.
İnce'nin, CHP'nin konsolide ettiği Millet İttifakı içinde olmasını da bekleyemeyiz.
Öyleyle ne yapacak İnce.
''Tek başımıza iktidar olacağız'' diyor ama buna kendisinin de inandığını sanmıyorum.
Kemal Kılıçdaroğlu yönetimindeki CHP, Cumhurbaşkanı adayı olarak göstermiş olsa da, Muharrem İnce'nin parti içinde siyaset yapma imkanını zorlaştırmıştır.
Bunu herkes kabul ediyor.
Ve fakat.
CHP'ye ve Cumhurbaşkanlığı seçiminde ince'ye oy vermiş olanlardaki büyük çoğunluğun, İnce'ye parti içinde siyaset yapma alanının daraltıldığını kabul etmiş olsalar bile, partiden ayrılma kararını onayladıklarını sanmıyorum.
Yeri gelmişken şu soruyu soralım:
Cumhur İttifakı'nda olmayacağını söyleyen Muharrem İnce'nin Millet İttifakı'nda da dahil olma ihtimali yokken, hangi partinin tabanından oy devşirecek.
İktidar olabilmek için iki seçeneği var aslında.
İlk seçeneği, Cumhur İttifakı'nı geçmesidir.
Bunun olabilmesi için ya Millet İttifakı'nı oluşturan bütün partileri sandığa gömmesi gerekecek.
CHP, İYİ Parti ve HDP'nin sıfır çekmesini sağlayacak yani.
Olacak iş mi bu?
Bu partiler yüzde on dolayında bile kalsalar Cumhur İttifakı yine kazanacaktır.
İnce'nin hesabı AK Parti ve MHP'nin dağılmasını beklemekse onu bilemem ama o da olacak iş değil.
Amacımın niyet okumak olmadığını daha önce söyledim ama bu durumda şu sor aklıma takılmıyor değil.
İnce hırsının kurbanı mı oldu acaba?