CHP içinden çıkarak Cumhuriyetçi Güven Partisi’ni (CGP) kuran Turan Feyzioğlu solcu sayılmazdı ama Bülent Ecevit, parti içi hiziplerden bunaldığı gerekçesiyle kendi partisi Demokratik Sol Parti’yi (DSP) kurmuş, CHP'yi, 12 Eylül sonrası 40 yıl boyunca muhalefete mahkum etmişti.
Cuntacılar, bütün partilerle birlikte Cumhuriyeti kuran CHP'yi de kapatıp, kadrolarına da siyasi yasak getirince SODEP, peşi sırada Necdet Calp'ın Halkçı Parti’si kurulmuştu.
CHP ve AP cuntacılar tarafından kapatılınca, oluşan siyasal boşlukta Turgut Özal'ın, Anap'ı (Anavatan Partisi) aradan sıyrılarak iktidara gelmiş ve 7 yıl boyunca ülkeyi tek başına yönetmişti.
Bu sırada CHP'liler, Ecevit'in Oran'daki evini suyoluna çevirmişler, Ecevit'in SODEP'e desteğini açıklamasını istemişlerdi.
Olmadı.
Bülent Bey de, Rahşan Hanım da ''Nuh'' dediler ama ''Peygamber'' demediler.
DSP'yi kurmuştu Ecevit'ler.
Rahmetli Bülent Ecevit’e ''Bir Bölen'' yakıştırması da bu sıralarda yapılmıştı.
Sağ partilerin içinden de yeni partiler doğdu.
Ve fakat.
O bölünme sağın güçlü partilerini çok etkilemedi.
Çünkü Türk seçmeni kahir ekseriyetle sağ partileri destekledi.
CHP en güçlü olduğu dönem olan 1977'de yüzde 42'ye bir kere ulaşabildi ama o zamanki seçim sistemi bu oy oranıyla bile CHP'yi tek başına iktidar yapmaya yetmedi.
Türkiye’de seçmenlerin 70'lik bölümü sağ partilere oy veriyor çünkü.
Bunun bir sonucu olarak AK Parti, 2003 yılında oyların yüzde 34,3'ünü alarak kazandığı 363 milletvekilliği ile tek başına iktidar olurken, TBMM'nin üyelik sayısının yaklaşık yüzde 66'sını alarak 1950'li yıllardan sonra TBMM'deki en büyük temsil gücünü elde eden siyasi parti oldu.
AK Parti 21 yıldır iktidar da biliyorsunuz.
2017 yılında yapılan anayasa değişikliğiyle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçildi ülkemizde.
Cumhurbaşkanı seçilebilmek için yüzde 50'yi geçmek gerekiyor.
Anket sonuçlarına bakıldığında şu an itibariyle AK Parti'nin, MHP'yle birlikte kurduğu Cumhur İttifakı'nın yüzde 50'ye ulaşması zor görünüyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, bir ay sonra yapılacak seçimlere yeniden kazanabilmek için Yeniden Refah Partisi ile HÜDAPAR ve DSP gibi partilere mecliste sandalye vererek destek araması boşuna değil yani.
Ve hatta.
CHP'den ayrılarak kendi partisini kurarak Cumhurbaşkanı Adayı olan Muharrem İnce'yi destekler görünmesi de bu seçim sisteminin üzerine düşünülmesi gereken bir başka sonuç olmuştur.
Aynı biçimde Ana Muhalefet Partisi CHP'nin de İYİ Parti ile kurduğu Millet İttifakı'nın DP, DEVA ve Gelecek Partileri’nin katılmasıyla genişledi.
Bu arada HDP'nin ki, Yeşil Sol Parti adıyla katılıyorlar bu seçime. HDP'liler ve TİP dahil soldaki partilerin oluşturduğu Emek ve Özgürlük İttifakı da Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminden, Parlamenter Sisteme geçilmesi adına Millet İttifakı'nın adayı Kemal Kılıçdaroğlu'na destek veriyorlar.
Bu yeni sistemin dayatmış olduğu bir sonuç itibariyle, bir zamanlar bir birlerine demediklerini bırakmayan ve asla bir araya gelmeyecekleri düşünülen partiler bir ortak paydada buluşabiliyorlar.
Üzerinde düşünülmesi gereken bir başka husustur bu durum.
Ve fakat.
Aynı siyasal atmosferde olacaklarına inanılan CHP ile Memleket Partisi ve onların liderleri, Kemal Kılıçdaroğlu ve Muharrem İnce bir birine rakip oluyorlar.
Hayret.
Ki;
Gerek iktidar ve gerekse muhalefet kanadı bu seçimi, Türkiye'nin en önemli seçimi olarak görüyorlar.
Anket firmalarının büyük bölümü bir ay sonra yapılacak seçimde iki adayla girilmiş olsa, sol partilerin tamamının da desteğini almış Millet İttifakı'nın Adayı Kemal Kılıçdaroğlu'nun kazanma şansının yüksek olduğunu belirtiyorlar. Aynı anket firmaları, deprem sonrası yıldızı parlayan Muharrem İnce'nin aday olarak ortaya çıkmasıyla ilk turda iki adayın da kazanma şanslarının zayıfladığını ileri sürüyorlar.
Bu arada Muharrem İnce ve Sinan Oğan'ın bu seçimi kazanma şansı olduğuna dair hiç bir veriye rastlanmadığımı buraya not olarak düşürmek isterim.
Bu durumda sorulacak önemli soru şudur:
Muharrem İnce ve Sinan Oğan'ın aday olması hangi adayın işine daha çok yarayacak?
''Şu adayın işine daha çok yarar'' demek kolay değil ama AK Parti'liler tarafından İnce'nin çok desteklenmesi ve İnce'nin adaylığına yönelik CHP'liler tarafından yapılan suçlamalara daha çok AK Parti'liler tarafından eleştiri yöneltilmesi, ''İnce'nin aday olması, Erdoğan'ın işine yarayacak galiba'' diye düşündürmüyor değil beni de.
Bunun içindir belki, CHP'lilerin İnce'yi ''Bir Bölen'' olarak tanımlıyor ve suçluyorlar.