Önceki gün Prof. Dr. İlber Ortaylı aradı.
İlber Hoca, Cumartesi günü bu köşede yayınlanan ‘’Tarih bilgisinden yoksun olunca’’ başlıklı yazım için hem teşekkür etti hem de yazıda dile getirdiğim konular hakkındaki şaşkınlığını dile getirdi.
Hoca ayrıca, Balkan göçmenlerinin Türk olmadığını, Türkleştirildiklerini iddia eden kısa adı ORSAM olan Ortadoğu Araştırmalar Merkezi ve merkezin Başkanı Prof. Ahmet Uysal’ı merak etmiş.
‘’Kim bunlar?’’ diye sordu.
Takdir edersiniz ki, Anadolu’da gazetecilik yapan biri olarak ülkemde taraflı tarafsız herkesin saygı duyduğu ve dünyaca tanınan bir bilim insanı, yazdığımız bir konuya ilgisini gösterirken hem teşekkür edip, hem de bilgi sormuyor her zaman.
Şaşırdım önce haliyle.
Karşıdaki kişi ‘’Ben İlber Ortaylı’’ diye söze başlayınca ‘’Telefon şakası mı bu’’ diye düşünmedim değil hani.
Oysa Hoca, telefon numaramı, gazetenin Reklam ve Halkla İlişkiler Müdürü Feride İçkilli’den almış.
Feride Hanım, mesaj atmak yerine arayıp ‘’İlber Hoca seni arayacak’’ deseydi en azından buna hazırlıklı olurdum.
Şaşkınlığım bir tarafa.
Beşeriz ya.
Her insan gibi egosantrik bir yapıya sahibim bende.
Göğsüm kabardı.
Gururlandım haliyle.
Karımı ve oğlumu aradım önce.
Sonra, yaptığımız işle ve yönettiği gazetesinin gücüyle kıvanç duysun diye genel yayın yönetmenimiz A. Yener Cabbar’ı da bilgilendirdim.
Bütün bunlar bir tarafa, egomdan kaynaklanan düşüncelerim sizi ilgilendirmiyor olmalı doğal olarak, bu nedenle ‘’Tarih bilgisinden yoksun olunca’’ başlıklı yazının konusu neydi ve İlber Ortaylı’nın neden beni aramış olabileceğini daha çok merak ediyor olmalısınız.
Yazı ‘’İnternet denilen şu çağın icadı, kimi zaman bilgi kirliliklerine yol açıyor olsa da, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak isteyenlerin de cehaletini bütün çıplaklıyla ortaya koyuyor’’ diye başlıyor ve ‘’Bu süreçte kimi aydın geçinenlerin tarih bilgisinden yoksun oldukları da ortaya çıkıyor’’ diye devam ediyordu.
Bu girizgahtan sonra, günümüz Türkiye’sinde Atatürk ve özellikle İnönü’yü eleştirmek adına 12 adanın Lozan’da kaybedildiği konusunda yapılan manipülasyonları eleştirmiştim.
Oysa adlar, Osmanlı imparatorluğu döneminde yani 1912’de imzalanan Uşi Antlaşmasıyla İtalya krallığına bırakılmış, Uşi’nin Lozan’ın bir semti olması nedeniyle bu antlaşmanın da İtalyanlar tarafından Lozan Antlaşması diye anılması nedeniyle oluşturulmaya çalışılan algı yönetiminden söz etmiştim.
Ancak, 2. Dünya Savası’nın bütün hızıyla sürdüğü sıralarda adaları işgal eden Almanların adaları bize vermek istediğini ama dönemim Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün ‘’karşılıksız vermiyorlar’’ diyerek bu teklifi geri çevirdiğini, buna karşın İlber Hoca’nın da ‘’İyi ki almamış, savaşın sonunda bu defa Rus’lar tepemize binerdi’’ diyerek, net bir cevap verdiğini yazmıştım.
Yazıda ayrıca, Balkan gömenlerini, Iraklı ve Suriyeli mültecilerle karşılaştıran ORSAM Başkanı Prof. Ahmet Uysal’ın ‘’Balkan göçmenleri Türk değil, Türkleştirilmiştir’ sözünü eleştirmiş, ‘’ Kartvizitinde Prof. Dr. unvanı yazıyor olsa da bu sözü eden kişi için ‘diplomalı cahil’ demeyelim de ne diyelim’’ Şeklinde not düşmüştüm.
İlber Hoca, ORSAM adlı bu yapıyı merak etmiş.
Hoca, gerek Lozan ve gerekse, göçlerle ilgili tespitlerini de benimle paylaştı.
Hoca’nın söyledikleri arasında çok önemli tarihi bilgiler ve tespitlerde vardı ancak, yazmak için kendisinden izin almadığım için o bilgiler izninizle bende kalacak.
Ve fakat.
Şunu söyleyebilirim.
Hoca şaşkın.
‘’Nasıl böyle konuşabiliyorlar’’ dediğini paylaşabilirim sadece.