İçinde bulunduğumuz günleri iyi okuyabilmeniz için sizleri biraz geriye götüreceğim. Hatırlanacağı gibi Recep Tayip Erdoğan’ın bir söylemi yüzünden mahkûm olması ortalığı karıştırmıştı. İp orada kopmuş, “Baskıcı” olarak adlandırılan dönemin hükümetine millet ateş püskürmeye başlamıştı. Bu tepki AK Parti’nin kurulmasına, ardından yapılan seçimlerde büyük çoğunlukla iş başına gelmesine yol açmıştı. Yani kısacası başarı Ak Parti’de veya kadrolarında değil, milletin tepkisindeydi.
İş başına bu yolla gelenlerin yapmamaları gerekenlerin başında milletin tepkisi gelmelidir. Bundan özellikle çekinmelidirler. Çünkü geldikleri gibi gitmeleri bu tepkiye bağlıdır.
Bunu unutan AK Parti şu günlerde basına sansür koymaya kalkıyor, gazetecileri yaptıkları haberler nedeniyle tutuklatıp içeri atıyor. “Ben” moduna gidiyor ve her istediğinin yapılmasını istiyor.
Ekonomi günden güne kötüye gidiyor, her ne kadar AK Parti Genel Başkanı Erdoğan’a yazar kasa atılmıyorsa da, bu atılmayacağı anlamına gelmiyor. Atılmıyor çünkü vatandaş diğer Başbakanlar veya Cumhurbaşkanları gibi Erdoğan’a yanaşamıyor.
Kısaca yazar kasa atılamaması sevgiden olduğu için belki de bir o kadar yanına gidilemediğindendir. Başkanlık Sistemi’ni getirenler ve de uygulayanlar bunu mutlaka düşünmelidirler. Başlarını ellerinin arasına alıp yaptıklarını düşünmelidirler.
Bir düdüklü tencere düşünün. İçine yemeğinizi koydunuz kapağını kapattınız, ateşi yaktınız. Tencere kaynamaya başladı, su ısındı, ısındı genleşme başladı tencerenin içinde buhar yeterince çıkamayınca ne oldu sonunda, tencere birden bire patladı, kapak bir yere içindeki su bir başka yere gitti, sıcak su çevresini yakarken, fırlayan tencere kapağı bir yerlere çarptı ve yıkıp döktü çevreyi. Eski iktidarları kafalarına yazar kasa atıldı diye eleştirenler her an düdüklü tencerenin patlayabileceğini unutmamalıdır.
Salgındı, baroların bölünmesine itiraz nedeniyle avukatların yürümesiydi, “Emekli ikramiyeme dokunma” diye işçilerin kazan kaldırmasıydı… Bunlar hep iktidar için gündem değiştirme taktiği olabilir ancak insanların da tahammülünün kalmadığı unutulmamalıdır. Ne kayıp silahlarla kurulmak istenen yeni teşkilatlar, bekçi kadroları, korumaların sayılarının artırılması yarın insanları karşı karşıya getirir mi bilemem de, kimse toplumun sinir uçlarıyla oynamasın, kimse Atatürk isminin dilinmesini ağzına bile almasın.
İktidar, bu tehlikeli yoldan bir an önce dönmelidir.
GÜNÜN SÖZÜ
Hayat çok zalim bir öğretmendir, önce sınav yapar sonra ders verir. (Andre Gide)