Nalıncı keseri nedir bilir misiniz? Bilmiyorsanız anlatayım buradan. Nalıncı keseri tahtayı yontarken yonttuğu parçaların hep kendisine doğru düşmesini sağlar. Oysa diğer testereler çıkan parçayı bir testereyi tutana bir de karşısında olan kişiye yontar.
AK Parti’nin iktidara geldiği günden bu yana geçtiği süre içinde çıkardığı tüm yasalar hep kendilerine doğru akıtıyor suyu. Yasalar vatandaşa doğru hiç akıtmıyor suyu ve bu nedenle de vatandaş susuzluktan neredeyse kurumak üzere.
Son günlerde İktidar bir yasa daha çıkardı. Bu kez sadece kendine değil diğer siyasi partileri de düşünmüşler.
Çıkarılan yasa, Siyasi Partilerin Gelir Tahsilinde Makbuz zorunluluğunun kaldırılması yolunda.
Siyasi Partiler Kanununun “Gelirlerin sağlanmasında usul” başlıklı 69. Maddesine yeni bir fıkra ekleyerek, siyasi partilerin gelirlerinin tahsilatının bankalar, elektronik para kuruluşları, ödeme kuruluşları ve PTT ile GSM operatörleri ve/veya iş ortakları aracılığıyla yapılması durumunda ayrıca gelir ve/veya tahsilat makbuzu düzenlenmesine gerek olmayacağına yönelik düzenleme yapıyoruz.” Şeklinde oluyor. Yani kim ne kadar para alıyor vatandaştan kim hazineden ne kadar para aktarıyor kendi bütçesine vatandaş bilmeyecek.
ASGARİ ÜCRETLİ YİĞİDİM
Türkiye Cumhuriyeti bir büyük Devlet… Bu büyük devlet Suriye’den gelen sığınmacılara, dört kişilik bir aileye ortalama üç bin lira yardım yapıyor.
Yani fert başına 750 lirayı buluyor yardım miktarı ve hatta aşıyor bile.
Bir hatadan fazla oluyor. Bir sabah bir marketin kasasında rastladığım, genç bir Suriyelinin alışverişi 20 küsur lira tutmuş ve kendisi de hemen ödemişti parayı.
Kasiyere “Sen bilirsin bunlar ne kadar ücret alıyorlar” diye sorduğumda cevap vermişti bana: Dört kişilik aileye üç bin lira… Büyük ülke Türkiye’de asgari ücretli bir çalışana ödenen ücretin ne kadar olduğunu bir hatırlayalım.
İki bin lira civarında. Yani o parayla baba, anne ve en azından iki çocuk, kısaca dört kişilik bir aile geçindiriyor benim asgari ücretli yiğidim.
Ülkenin gerçek sahibi zor şartlar altına geçinirken misafirlere üç kat para ödeniyor. Helal olsun.
Allah kimseyi yerinden yurdundan etmesin. Etmesin de seçim öncesi verilen sözler yerine getirilsin değil mi?
Şimdi Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan alınan asgari ücretle bir ayını geçirebiliyor mu acaba? Sarayda yaşayanlar ve milletin sırtından geçinenler bilmezler asgari ücretle manda yoğurdu alınıp alınmayacağını. Bilseler vatandaşlarına alın yoğurdu diye akıl vermezler.
Türkiye’de ne oluyorsa Temmuz ayında oluyor, acaba neden. Havalar ısınıyor da beynimiz de su mu kaynatıyor acaba, bu yüzden mi motor çalışmıyor? 15 Temmuz’a az kaldı. Az kaldı ancak toprağa düşenler henüz unutulmadı. 15 Temmuz Gecesi darbe girişimini önlemek için toprağa düşenleri anmakla başlayalım bugünden.
Anaların babaların eşlerin ve çocukların yüreği dağlandı o gece. O gece, uçakları hava alanlarında bekletilenleri, tünellere sığındıkları söylenenleri de unutmayalım. Milleti sokağa davet edip kendileri saklananları da unutmayalım. Ancak Türkiye’yi 15 Temmuz’a getirenleri de unutmadan.
15 Temmuz’u anarken, yine bir uğursuz Temmuz ayının Başında Sivas’ta bir otelde Türkiye’nin aydınlarının yakıldığı geceyi ve o yakanların savunuculuğunu yapan avukatları da unutmayalım. O avukatların daha sonra hangi siyasi akımlarda görev aldıklarını ve bakan, milletvekili olduklarını da unutmayalım.
15 Temmuz’a darbe diyenler, 15 Temmuz’u darbe olarak anlatanlar 2 Temmuz’daki Sivas olaylarını acaba ne olarak anlatıyorlar? Bir grup insanın devletin güvenlik güçlerini aşarak otele yakmaları olarak mı kalacak tarihte?
15 Temmuz’un 2 Temmuz olaylarının başlangıç noktası olduğunu unutacak mıyız?
15 Temmuz’u analım, hatta Bayrak yapalım ülkeye. Yapalım da neden? 15 Temmuz şehitleri. Peki ya Sivas Kongresi’nden sonra başlayan Kurtuluş savaşında şehit olanlar ne olacak? Ya Çanakkale’de, Dumlupınar’da, Sakarya’da toprağa düşenler ne olacak? Onlar şehit sayılmayacaklar mı artık?
Madem bir kutlama yapılacak, neden 15 Temmuz’da 15 Temmuz şehitleri kutlanacak da diğerleri kutlanmayacak mı bugün?
Bugün Türkiye’yi Başkanlık sistemine geçirip tek adamlığı savunanlar, Sivas’ta ilk Meclis’in toplanmasını mı hazmedemiyorlar. O meclis ki Türkiye Cumhuriyetinin temellerinin atıldığı yerdir. O Meclis ki Kurtuluş Savaşı’nın başladığı yerdir. O nedenle mi Sivas olayları çıkarılmış, dini kalkışım yaratılmak istenmiştir? Türkiye sonrasında din devleti kurabilmek ve Cumhuriyet’ten uzaklaştırılmak mı istenmiştir?
15 Temmuz şehitlerini analım. Anarken de Kurtuluş Harbi şehitlerini, Türkiye’de halen sürmekte olan terörle mücadelede şehit olanları da analım.
Yani şehitler arasında ayrım yapmayalım. Hadi insanlar arasında ayrım yapılıyor, bari şehitleri yattıkları yerde rahat bırakalım ve kalanların yüreklerini sızlatmayalım.
Buradan bir de çağrıda bulunuyorum.
15 Temmuz’u vatan kurtarma olarak görenler bir zahmet benim vergilerimle alınan zırhlı otomobillerine binsinler, korumalarını yanlarına alsınlar Çanakkale’ye gitsinler, Dumlupınar’a ve Sakarya’ya gitsinler.
Gitsinler ki Vatanın nasıl kurtarıldığını ve kimler tarafından kurtarıldığını görsünler. Oradaki anıtlarda yazılı isimleri de okusunlar.
Sonra da sadece 15 Temmuz şehitleri demesinler vatanı kurtaranlara.
İnsanlar arasında ayrım yapılıyor da hiç olmazsa şehitler arasında ayrım yapmasınlar…
GÜNÜN SÖZÜ
Dostunun kusurlarını, ona yalnızken söyle, başkalarının yanında ise onu öv. (Aristo)