Dün akşam Yener Cabbar, İsmail Başaran ve Mehmet Aksoy’la birlikte İlkadım
Belediyesinin mahalle aralarında düzenlediği ’komşu iftarı’na katıldık.
Habersizce, çat kapı yaparak Karasamsun Mahallesinin bir sokağında kurulan iftar
sofrasına oturduk.
Ortalarda bir yerdeydik, iftara katılan mahalle halkına ‘’Hoş geldiniz’’ diyerek her
birinin elini sıkan Erdoğan Tok bizi orada görünce şaşırdı.
Orada bulunmamız O’na da sürpriz olmuştu zira.
Bu komşu iftarları fikri kimden çıktıysa öncelikle O’nu kutlamak isterim ama başta
Başkan Erdoğan Tok olmak üzere İlkadım Belediyesinin çalışanlarına teşekkür etmek
gerektiğini düşünüyorum.
Her Belediye Başkanının eleştirilecek bir tarafı vardır.
Erdoğan Tok’da eleştirilmez biri değildir.
Misal, birçok kahvehane ve çay ocağında halen 75 kuruşa çay satılırken İlkadım
Belediyesi kendi işletmesi olan Gazi Park’ta bir bardak çay halka 1,5 liradan satılıyor.
Belediye işletmeleri kar amaçlı kurulan yerler değildir.
Bunun gibi Erdoğan Tok’u eleştirmek için çok sayıda örnek bulunabilir ve biz de bunu
yapmaktan çekinmeyiz.
Ve fakat
Komşu iftarları ise mükemmel bir organizasyon olarak övgüye değer bir projedir.
İftarlık garnitürler ve yemekler özel hazırlanmış ambalajlarında iftar saatine kadar
termoslarda saklanıyor, kimse kuyruklarda bekletilmiyor. Masasında oturarak iftar
saatini bekleyenler sıcak yemeklerimi önünde buluyor.
Biz Karasamsun’dayken, Atakum Belediye Başkanı İshak Taşçı da Yalı Kafe’de
Samsun basınına iftarda veriyordu.
İftar davetlerine katılmama nedenlerimizi önceki gün yazdım,bu nedenle tekrara
gerek yok.
Ama yemekten sonra arayan Yusuf Ziya Çakır kararımı doğru bulduğunu söyledikten
sonra yazımdaki eleştirilerin de doğru olduğunu sözlerine ekledi ve daha sonra ‘’Az
bile yazmışsın’’ dedi.
İshak Taşçı’nın davetine aile boyu katılan basın mensupları olmuş.
Bir başka arkadaşım ‘’Beş kişilik arabaya 7 kişiyi nasıl sığdırmış anlayamadım’’
dedi. Zira bir arkadaşımı, eşinin yanı sıra eşinin ağabeyini, kendi yeğenini de basın
mensuplarına verilen iftara getirmiş.
‘’Alan memnun, satan da memnun, sana ne ‘’ diyen olabilir.
Ama kazın ayağı öyle değil.
Bir yemeğe kurban edilecek meslek değildir gazetecilik.
Benim için değil üstellik ey halkım, senin için değerli olmalı bu meslek.
Senin doğru haber, tarafsız yorum alabilmen için bu mesleğin onuru korunmalıdır.
Bak Samsunspor yöneticilerine, haftalardır kediyle farenin oynadığı gibi oynuyorlar
Samsun Basınıyla.
Samsunspor takımının sezon öncesi kampı Teknik Direktör bulunamadığı için ilk
defa ertelendi.
Hoca meselesi ise papatya falının sonucuna kaldı.
‘’Seviyor, sevmiyor’’ der gibi papatya falına bakılır ya, bizim kulübün idarecilerinde
kırk akıl var ama bir fikir yok ne yazık ki.
Akşam yatarken akıllarında Giray Bulak varsa, sabah Kemal Özdeş’le uyanıyorlar.
Bazen gün içinde iki kere fikir değiştirdikleri bile oluyor.
Bu durumu eleştireren bir iki arkadaşa haksızlık etmek istemem ama bu durumun
basınımızın tamamında güçlü bir şekilde yapılan eleştirldiğini okudunuz mu?
Neymiş, Samsunspor’a zarar vermek istemiyorlarmış.
Geçin bunları.
Böyle yaparak Samsunspor’a iyilik yaptığını zannedenler fena halde yanılıyor
aslında.
Samsun basını ciddiye alınmıyor.
Buna Sebep olan da gazetecilerin kendisidir.
‘’Yazarım ha..!’’ deyip, cukkayı doldurunca duyduğunu yazmayanlar ve bir kap
yemeğe itibarını emanet bırakanlar olduğu sürece de Samsun Basını ciddiye
alınmayacak.
Bunun kimseye ve özellikle Samsun’a bir yararı olmaz.
Aksine bu şehirdeki herkese zararı olur.