Yazarlar // 28 Ekim 2013 Pazartesi 00:00
İsmail BAŞARAN
Evin minik faresi, duvardaki çatlaktan bakarken çiftçi ve eşinin mutfakta bir paketi açtıklarını gördü. Kendi kendine:-"İçinde hangi yiyecek var acaba ?" diye düşündü.Bir süre sonra gördüğü paketin bir fare kapanı olduğunu anladığında yıkılmıştı.-"Evde bir fare kapanı var!, evde bir fare kapanı var!" diye bağırarak telaşla bahçeye fırladı. Minik fareyi telaş içinde gören tavuk, umursamaz ve bilgiç bir tavırla başını kaldırdı ve gıdakladı:
-"Zavallı farecik... Bu senin sorunun benim değil. Bana bir zararı olamaz küçücük kapanın" dedi.
Tavuktan destek bulamayan farecik bu sefer telaşla domuzun yanına koştu ve;
-"Evde bir fare kapanı var!, evde bir fare kapanı var!" diye adeta çırpındı.
Domuz anlayışla karşıladı ama;
-"Çok üzgünüm fare kardeş ama dua etmekten başka yapacağım bir şey yok. Dualarımda olacağından emin ol" dedi.
Minik fare çaresizlik içinde ineğe döndü ve;
-"Evde bir fare kapanı var, evde bir fare kapanı var!" dedi.
İnek;
-"Bak fare kardeş, senin için üzgünüm ama beni ilgilendirmiyor" dedi.
Sonunda farecik, başı önde umutsuz şekilde eve döndü. Çiftçinin fare tuzağı ile bir gün tek başına karşılaşmak zorunda olduğunu anladı.
O gece evin içinde sanki ölüm sessizliği vardı.
Minik farecik aç ve susuzdu. Tam yorgunluktan gözleri kapanacaktı ki birden bir ses duyuldu.
Gecenin sessizliğini bölen gürültü, fare kapanından geliyordu.
Çiftçinin karısı, ne yakalandığını görmek için yatağından fırladı ve mutfağa koştu.
Karanlıkta kapana, zehirli bir yılanın kuyruğunun kısıldığını fark edememişti.
Kuyruğu kapana kısılan yılanın canı yanıyordu ve aniden çiftçinin karısını ısırdı.
Çiftçi, karısını apar topar doktora götürdü.
Doktor, zehiri temizledi sardı. Çiftçi karısını eve getirdi, yatırdı. Karısının ateşi yükseldi ve bir türlü düşmüyordu. Kadıncağız ateş ve ter içinde kıvranıp duruyordu.
Böyle durumlarda taze tavuk suyunun gerekli olduğunu herkes bilir, çiftçi de bıçağını alıp bahçeye koştu.
Karısı taze tavuk suyu çorbasını içti, biraz kendine geldi.
Karısının hastalığını duyan komşular ziyarete geldiler.
Onlara ikram etmek için çiftçi domuzunu kesti.
Çiftçinin karısı gittikçe kötüye gidiyordu.
Yılan, belli ki çok zehirliydi. Birkaç gün sonra çiftçinin karısı iyileşemedi ve öldü.
Cenazesine çok sayıda kişi gelince hepsine yeterli et sağlamak için çiftçi ineği mezbahaya yolladı.
Fare tüm bu olanları büyük üzüntü ile duvardaki deliğinden izledi…
Birisi, sizi ilgilendirmediğini düşündüğünüz bir tehlike ile karşı karşıya ise hepimizin aynı tehlikede olabileceğini hatırlayalım.
Hepimiz yaşam denilen bu yolculukta yer alıyoruz.
Diğerimiz için bir gözümüzü açık tutmalı ve diğerlerini cesaretlendirmek için çaba harcamalıyız.
Asıl önemli olan ve memleketi temelinden yıkan, halkını esir eden, içerideki cephenin suskunluğudur…
TOKİ ÜZÜYOR MU?
TOKİ Samsun’da binalar yapıyor, tamamlıyor hak sahiplerine dağıtıyor.
Ancak kurumun bazı noktalarda işlerin iyi yürümediği de iddia ediliyor.
İddiaya göre kurum Samsun’da yeni binalar yapmış. Ulugazi Konutları mı deniliyormuş adına ne…
Şikâyete bakılırsa kurum Ulugazi konutlarını tamamlamış. Tamamlamış da hak sahiplerine dağıtmamış.
Hak sahiplerinin derdi ise büyük; Hem kira hem de taksit ödemekten bıkmışlar.
Gelelim madalyonun arkasına.
TOKİ ile hak sahibi arasında bir sözleşme var mı, bu sözleşmede konutların ne zaman teslim edileceği belirlenmiş mi?
Eğer belirlermişse ve de zamanında teslim edilmemiş gibi görünüyorsa hak sahipleri neden haklarını yargıda aramıyorlar?
Gelen şikâyetlere göre “Evlere geçmeden ödemeler başlamayacaktı” da ne oldu şimdi?
İYİ İŞLER DE OLUYOR
Geçtiğimiz Cumartesi günüydü.
Öğle saatlerinde, yağmur adeta sicim gibi yağıyordu.
Yabancılar pazarının fuar tarafında bir minibüs duruyordu ve üzerinde Büyükşehir yazısı vardı.
Burada neden duruyor ve minibüs ne yapacak diye bir süre bekledim.
Baktım ki engelliler bu minibüse biniyorlar.
Hoşuma gitti, duygulandım.
Evet engelli arkadaşlarımızın, kardeşlerimizin, büyüklerimizin de yaşadıkları kendi tanıma hakları var.
Kendilerine bu hakkı tanıyan Büyükşehir Belediyesi’ne teşekkürler.
Düşünen ve uygulayan tabi…
GÜNÜN FIKRASI
Yaşlı bir çiftçi trafik kazasında mağdur olduğu gerekçesiyle mahkemede savunma yapmaktaydı. Kazaya sebep olan nakliye firmasının avukatı sordu:
-Kaza yerine gelen polis ekibine ‘iyiyim' demediniz mi?
Çiftçi ifadesine başladı.
-Traktörümün arkasında besili ineğim sarıkız ile birlikte giderken bu nakliye şirketinin kamyonu.....
Avukat sözünü kesti,
-Ayrıntıları sormuyorum yalnızca şu soruma cevap verin kaza yerine gelen polis ekibine ‘iyiyim' dediniz mi demediniz mi?
-Şimdi efendim biz sarıkız ile birlikte giderken...
Avukat yine çiftçinin sözünü kesti ve hakime dönerek,
-Efendim bu adam kaza yerine gelen polis ekibi kendisine durumunu sorduğu zaman ‘çok iyiyim' demişti şimdi aradan 3-4 hafta geçtikten sonra mağduriyetini öne sürerek müvekkilimi dava ediyor. Lütfen kaza sırasında iyi olduğunu söyleyip söylemediği konusundaki soruma doğrudan cevap vermesini söyler misiniz?
Hakim;
-Bir dakika bakalım bu sarıkız hikayesini duymak istiyorum.
Çiftçi hakime teşekkür edip ifadesini sürdürür;
-Bu nakliye şirketinin kamyonu traktörüme çarptığında ben bir hendeğe sarıkız başka bir hendeğe savrulduk. Sersemlemiş halde yatarken diğer taraftan sarıkızın yanık yanık böğürmelerini duyabiliyordum belli ki çok acı çekiyordu. O sırada hemen oradan geçmekte olan polis ekibi durdu ve memurlardan birisi gidip diğer hendekte yatan sarıkıza baktı. Bir-iki dakika sonrada tabancasını çıkarttı ve inlemekte olan sarıkızı iki kaşının ortasından vurdu. Ardından elinde dumanı tüten tabancası ile yanıma geldi ve bana ‘sen nasılsın amca' diye sordu.
Siz olsanız ne cevap verirdiniz?
GÜNÜN SÖZÜ
Bir oyun oynayacaksan oyunun kurallarını, hisseleri ve bitiş zamanını önceden belirle…
DUVAR YAZISI
Öğrenmeden düşünmek tehlikelidir…