Türk Dil Kurumu hukuk tanımını şöyle yapıyor:
''Toplumu düzenleyen ve devletin yaptırım gücünü belirleyen yasaların bütünü''
İnsanlık, yerleşik düzene geçtiği günden bu yana toplum düzenini sağlamak için çare aramış.
Düzeni sağlamak için bulunan en iyi çarenin hukuk düzeni olduğu kanaatine varılmış.
Hukukun uygulanması da devletlerin yaptırım gücüne bırakılmış ki, başka türlü de düzen sağlanamazdı zaten.
'’Bir insanın yaşamını huzur ve güven içinde sürdürebilmesinin birinci koşulu nedir?'' diye sorulsa mesela, birinci koşul sanırım ‘can güvenliği’ olurdu.
İkinci koşulun da adalet ve özellikle de adaletin herkes için eşit biçimde dağıtılması gerektiğine inanılır.
Toplum düzenini sağlamak için ekonominin de düzgün olması gerektiğine inananlar olacaktır elbette.
Ama para kazanılır bir şekilde.
Bozulmuş olan refah düzeyi para kazanıldıkça yeniden artar.
Ve fakat.
Can ve mal güvenliği yitirilmeye başlandığında başka hiç bir şeyin anlamı olmaz.
Toplum düzenini sağlamanın en önde gelen koşullarından biri yukarıda da belirttiğimiz gibi devletin adil olmasıdır.
Toplumlarda adalet duygusu yok olursa o toplumun ayakta kalması mümkün değildir.
Mahkemelerde yargıçların arkasında ''Adalet mülkün temelidir'' şeklindeki söz bunun için yazılmıştır.
Mülkten kasıt devlettir.
Adalet yolmazsa, devletin de yıkılmaya mahkum olduğu anlatılmak istenmiştir.
Adaleti sağlayacak olan da devletin bizatihi kendisidir.
Hukuk düzeni sağlanırken de devletin gücüne ihtiyaç var yani.
Ama devlet de gücünü evrensel kurallar çerçevesinde kullanmalıdır.
Devlet gücü hukukun kuralları çiğnenerek kullanılırsa maazallah, orada bir toplum düzeninden söz edemeyiz.
Mahkemeler niye var!
Bunun için elbette.
Ki;
Mahkemeler de her zaman doğru karar vermeyebilir.
Mahkemelerden yanlış çıkan kararlar sonucunda mağdur edildiğine inananlar vardır elbette.
Ve fakat.
Mahkemeler yanlış karar vermiş olsa bile bu durum kimseye kendi adaletini sağlama hakkı tanımaz.
Özellikle bunun devletin kolluk kuvvetleri kullanılarak yapılması ise asla kabul edilemez.
Adalar iskelesinde meydana gelen durum için haklı haksız aramıyorum.
Mahkeme bir karar vermiş sonuçta.
Taraflardan biri haksızlığa uğradığını da düşünebilir.
Bunun için kendinde karara direnme hakkı da görebilir.
Ve fakat.
Orada işte hukuk düzenini sağlayacak olan devletin gücüdür.
Ama Adalar İskelesinde yaşandığı gibi devletin gücü, mahkeme kararını uygulatmamak için kullanılma durumu, şüyu vukuundan beter durumların oluşmasına neden olur ki bunu hiç kimse istemez.
Hukuk için 'Yasaların bütünü'' diyoruz ya.
Başta kurumlarımız ve onları yönetenler olmak üzere herkesin yasalara uyma zorunluluğu var.
Birebir aynı olmasa da birkaç yıl önce Samsun’da mahkeme kararlarının kamu gücüyle uygulanmasının istenmediği bir durum yaşanmıştı.
Samsun Büyükşehir Belediyesi Atakum'da bir vatandaşın tapulu arazisi üzerinden yol geçirmişti.
Vatandaş da haklı olarak mahkeme kararına dayanarak yolu trafiğe kapatmıştı.
İl Koordinasyon Kurulundaki bir toplantıda konuşan zamanın Valisi, mahkeme kararını uygulamak yerine, belediye yetkililerine ''O vatandaşı kornalatın'' diye çağrıda bulunmuştu.
Hiç kimse ve güç yasaların üzerinde olamaz.
Olmamalı…