Rüşvet almaktan tutuklanan Samsun Büyükşehir Belediyesi eski Mali Hizmetler Daire Başkanı B.K.'nın 4 yıl 2 ay ceza aldığı mahkemenin son duruşmasında tahliye edilmesi üzerine, yaklaşık 30 yıl önce bir gazetedeki rüşvet haberini okuyan arkadaşlarımın verdikleri tepkiyi anımsadım.
O gazete Hürriyet'ti sanırım.
Gazetenin arka kapağının manşetinde, rüşvetten tutuklanan bir kamu çalışanı ile ilgili haber vardı.
Aralarında tanıdıklarımın da bulunduğu bir grubun, haberi okuyunca verdikleri tepki, ''Helal olsun adama iyi götürmüş'' şeklinde olmuştu
Tepki buydu.
''Vay şerefsiz, haksız kazanç elde etmiş'' diyeceklerine.
Bunun tam tersine adama gıpta ediyorlardı.
Toplumun tamamını aynı kategoriye sokmam elbette.
Ve fakat.
Biz buyuz.
Kısa yoldan köşeyi dönenlere gıpta ediyoruz.
En azından toplumun bir kısmı tarafından bu türden değerlendirmeler yapılıyor.
Sosyal medyada gördüm dün sabah.
Öğrencilere, bir litre süte katılan 1/4 oranındaki su nedeniyle, elde edilen karın ne kadar olacağı sorulmuş.
O soruyu cevaplayan öğrencinin bilinçaltında, süte su katmanın hileli bir iş olmayacağı gibi bir düşünce yerleşmez mi sizce.
Sorunun sehven hazırlanmış olacağını düşünüyorum ama Rahmetli Ferhan Şensoy Köşedönücü’yü yazarken aslında kolay yoldan para kazanama anlayışını hicvediyordu.
Ki;
Kendimize bile itiraf etmekten çekinsek bile 'Köşedönücülük' toplumumuzda en yaygın anlayışlardan biridir.
Tepkilerden, tahliye kararının toplum vicdanında kabul görmediğini anlıyoruz.
Bir yanımız ''Biz buyuz aslında'' derken.
Bir yanımız da ''Yapanın yanında da kar, kalmasın'' diye düşünüyor.
Toplumun kirlenmesini istemiyoruz aslında.
Ancak, tahliye kararı bir sonuçtur.
Sebep-sonuç ilişkisi diye bir olgu var oysa.
Sebep üzerinde hiç konuşulmuyor çünkü.