BİLİNEN bir fıkradır. Temel çarşıda gezerken bakmış ki lokantanın birinin camında bir ilan:
“Yemeği siz yeyin hesabı torununuz ödesin.”
'Torunumu nereden bulacaklar ki' diye düşünmüş ve girdiği lokantada afiyetle karnını doyurmuş.
Elini kolunu sallayarak kapıdan çıkarken lokantacı “Dur bakalum hemşerum, hesabi öde da oyle git” demiş.
Temel şaşkın, kapıdaki ilanı göstermiş.
Lokantacı devam etmiş:
“Doğridur, senin hesabunu torunun ödeyecektur. Sen dedenun hesabini edeyecesun ha şimdi.”
Yediği yemeklerin hesabını ödeyen Temel homurdana homurdana çıkmış kapıdan…
Samsun’da gezerken bir çocuk kent mobilyalarında bir ilan görmüş dikkatlice bakıyordu.
Aynen Temel’in hesabı gibiydi.
Yusuf Ziya Yılmaz’ın reklamını içeriyordu.
İlan ne miydi?
“Büyükşehir sizin için.”
Altında da Yusuf Ziya Yılmaz’ın kör gözüne parmağım gibi imzası vardı.
Samsun’daki bazı yatırımlar vardı ilanda.
Peti bu ilandaki hizmetleri Yılmaz mı yapmıştı da imzasını atmıştı.
Yapılanlar o çocuğun dedesinin ve de babasının verdiği vergilerle olmamış mıydı.
Vergiyi ödeyenler başka siyasi rantı toplamak için uğraş gösteren Yılmaz…
Aynen fıkra gibi değil mi?
O çocuk bir bilse siyasi rant elde eden kişinin cebinden bir kuruş bile para çıkmadığını…
Ah bir bilse…
BEN SEYİSİM ANLAMAM
Bir profesör konferans vermek için bir şehre gitmiş. Belirlenen saatte salona girmiş fakat ne görsün? Salonda yalnızca bir kişi oturmakta...
Profesör bir an gururuna yediremeyip gitmeye yeltenmiş...
Ancak bunun kendisini dinlemeye gelen kişiye saygısızlık olacağını düşünüp vazgeçmiş. Gidip kürsüdeki yerini almış fakat önce bir sorayım diye düşünmüş;
"Acaba bu kişi tek başına beni dinlemek ister mi?"
Profesör adama sormuş:
- Beyefendi gördüğünüz gibi salon boş. Ama siz bana ve fikirlerime değer verip buraya kadar zahmet etmişsiniz. Siz anlatmamı isterseniz ben konferansı yalnızca sizin için de sunarım. Ne dersiniz?
Adam cevap vermiş:
- Vallahi efendim ben anlamam! Ben seyisim. Ahıra bir at gelse de yem veririm, yüz at gelse de yem veririm!
Profesör mesajı almış. Hatta biraz da aşka gelip kürsüye çıkmış. Anlattıkça anlatmış... Anlattıkça anlatmış...
Normalde iki saatlik konuşma hazırlamışken bu hızla üç saat anlatmış...
Dört saat anlatmış...
Beş saat anlatmış... Nihayetinde konuşmasını bitirip adama sormuş:
- Beyefendi nasıl buldunuz konuşmamı? Beğendiniz mi?
Adam cevap vermiş:
- Vallahi efendim ben anlamam! Ben seyisim. Ahıra bir at gelse de yem veririm, yüz at gelse de yem veririm!
Ancak... Ahıra bir at gelirse diğer doksan dokuz atın yemini de o ata vermem!...
GÜNÜN SÖZÜ
Düşünmeden öğrenmek faydasız, öğrenmeden düşünmek tehlikelidir. Konfüçyüs