Yazarlar // 27 Ekim 2014 Pazartesi 00:00
Ragıp GÖKER
Hiç sevemedim ben bu durumu.
Seyircisiz maç varya tıpkı yağsız ve tuzsuz yemek gibi.
Yeni dikilen bir fide için, dibine dökülen bir damla su ne ise.
Taraftar da Samsunspor için o anlamı ifade ediyor.
'Can suyu' gibi bir şeydir yani Samsunspor için taraftar.
'Vapur dumanı karıştı diye mavisine gökyüzünün Vaz mı geçelim hayal kurmaktan.
Silelim mi defterimizden denizi
Yok diye yelkenimiz küreğimiz' dediği gibi Cahit Sıtkı'nın.
'Passolig' var 'Taraftar' yok diye vazgeçecek değiliz elbet biz de bu sevdadan.
Dün akşam da her zaman olduğu gibi "Bu maçı alacağız başka yolu yok" inancımızla yine maçtaydık.
Erhan Altın da bizim gibi düşünmüş olmalı ki, hücum gücü yüksek bir kadro ile çımıştı maça.
Eldin Adiloviç bu sezon ilk defa 11'de sahadaydı.
"Kör göze parmak" misali Erhan Altın, "Sizmisiniz Adiloviç' isteyen" der gibi gözümüze sokarcasına yani üç hücum oyuncısıyla başladı maça.
Ama evdeki hesabın Her zaman çarşıya uymadığını biz bilirdik de Erhan Altın Unutmuş.
Üçlü forvet kurgusıyla oynattığı takım, orta alanda Elazığ takımından bir kişi eksik kalınca üretkenlikten de uzaklaşmış oldu.
Oyunu kurma görevi verilen Recep Niyaz'a bu gömlek bir numara fazla gibiydi. Böyle olunca da ilk yarı borunca bizim takımın akılda kalan tek bir pozisyonu olmadı.
Hücumculardan oluşan bir kadro ile sahaya çıkmış olmak yaraftarlara höş görünebilir elbette ama bunu çoğu kere rakibe göre yapmak daha akılcı bir davranış olur sanırım. Hele hele kadrosunda Süper Lig tecrübesi olan oyunculardan oluşan Elazığ gibi takımlara karşı böyle oynama planı çoğu kere tutmayabilir.
Erhan Altın maçın ikinci yarısına yaptığı yanlışlardan birisini düzeltme isteğiyle başladı, Recep Niyaz'ı kulübeye çeken Altın, Musa Aydın'ı takımın ataklarına yön vermesi umuduyla sahaya sürdü.
Peki Musa Aydın'ın bu görevi gereği gibi yapıp yapmadığını sorarsanız, "Evet yaptı" diyebilirim.
Musa'dan önce gazı kaçmış bir gazoz gibiydik.
Onunla yeniden hayat bulduk diye söylesek abartmış sayılmayız sanırım.
O girdikten sonra sahada oynanan oyun futbola benzemeye başladı yani.
Biz gol beklerken ve "Gol geldi, gelecek" diye düşünürken. Erhan Altın oyunu koparma telaşıyla Taha Yalçıner'i Serdar Eylik'le değiştirerek, Musa Aydın'ın oyuna girmesiyle oluşan orta saha direncimizin de kırılmasına neden olan yanlışı yapmış oldu.
Bu maçı kazanmalıdık.
Bir puana sevinmeliymiyim bilemedim.