‘’Bir konuyu görüşmek, konuşmak, tartışıp karara bağlamak üzere bir araya gelmiş kimseler topluluğu’’
Sözlükler meclis tanımını böyle yapıyor.
Yüzeysel bakıldığında, karar alma mekanizması gibi görünüyor ama aslında ‘Meclis’ kelimesin altında daha derin anlamalar yatar.
En azından ben öyle olduğuna inanırım.
Bunu doğru anlayabilmek için de öncelikle, meclisleri oluşturanların halkın temsilcileri olduklarını unutmamak gerekir.
Meclisler bir taraftan halk adına karar alırken, bir taraftan da halk adına denetim yapar.
Doğru yönetiliyor muyuz?
Kaynaklarımız nereye harcanıyor?
Bütün bunların cevabını bulabileceğimiz yegane yerdir meclis.
Samsun’da halkın kullandığı içme suyuna zam yapıldı biliyorsunuz.
Birçok ilde içme suyunda indirime gidilirken, her bir yanımı barajlarla çevrili olduğu halde Samsun’da içme suyuna zam yapılma gerekçesini bilen var mı?
Üstelik bir önceki belediye başkanı, hükümetin enflasyonla mücadele kapsamındaki uyarısını dikkate alarak, birkaç ay önce indirim yapmışken su fiyatlarında faturalara yüzde yüz oranında yansıyacak biçimde zam yapılmasının gerekçesini biliyor mu bu halk.
Bilmiyorsanız ben söyleyeyim.
Su zammının tek gerekçesi şudur:
Belediye batırılmış.
Kasa tam takır, kuru bakır yani.
Belediyeyi yönetenler bu zam kararıyla ‘’Biz batırdık ama siz ödeyeceksiniz’’ diyorlar bir anlamda.
Avukat Arzu Sabuncu ve Buğra Genç, zam kararını mahkemeye taşıdılar.
Sabuncu’nun çağrısıyla yüzlerce vatandaş mahkemeye müdahil olmak için başvuruda bulundu.
Önceki gün de bir gurup vatandaşın, meclis üyelerine zam kararını bir kere daha gözden geçirmeleri için çağrıda bulunmak ve dikkat çekmek amacıyla geldikleri Büyükşehir Belediye Meclisinde şiddete uğramış olmaları da şaşırtıcıdır.
Belediye meclisleri, bir anlamda halk meclisleridir.
Meclis üyeleri bir anlamda halkın temsilcileridir çünkü.
Halkın temsilcileri, kendilerini seçen halka şiddet uyguladı bu memlekette.
Bunu da yaşattılar ya bu şehre.
Yazıklar olsun.
Başka ne diyeyim.