Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da oyların azalmakta olduğunu anlamış olmalı ki kendini yeniden yollara vurdu. Karadeniz’de dereler üzerinde yapılan doğal değişiklikler sonucunda meydana gelen sel felaketlerinden sonra can kaybının yaşanması çay filminin yeniden gösterime girmesine yol açtı.
Başrolünü AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oynadığı filimde dekor olarak yine çay paketleri kullanıldı, yine vatandaşa paket halinde çaylar atıldı.
Ancak bu sellere nelerin yol açtığından, hatanın kimde olduğunun, insanların neden can verdiğinin araştırılacağından bahsedilmedi arabanın üzerindeki konuşmada…
Sokaklarda, yollarda, otobüslerde, toplanılan yerlerde sosyal mesafe ve maske olmayınca ceza kesenler de yoktu Cumhurbaşkanı’nın konuşmasında. O nedenle aşırı kalabalıkta kimsenin birbirine salgın hastalık bulaştırabileceğine bakılmadı bile, hatta gündeme de gelmedi. Neden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın salgın hastalığa yakalanabileceğini ve önlem alınması gerektiğini kimse düşünüp uygulamadı.
Ya hastalığın bulaşması isteniyor ya da salgın var diye vatandaş avutuluyor, böylece de ekonominin kötü gidişini, hayat pahallılığı, işsizlik ve açlığın konuşulmasının önlenmesi amaçlanıyor.
Yollara düşmenin bir faydası olacağını sanmıyorum, artık vatandaş gerçeği görmeye başladı. Bir paket çayla hayatın yaşanamayacağı ortaya çıktı. Laf kalabalığı yapmakla kimsenin karnının doymadığı anlaşıldı.
İnsanlar artık sokaklarda ve evlerinde aç yatıp aç kalkıyorlar. Dinimizin temelinde “komşun aç yatıyorsa sen tok yatamazsın” vardır. İnsanlar aç yatarken bir paket çay ile kandırmak ne derece devlet yönetmekle bağdaşır. İnsanlar artık iş ve aş istiyorlar, o nedenle yeni fabrikaların kurularak yeni iş imkânları yaratılması gerektiğinin kaçınılmaz olduğunu görüyorlar. Halk arasında “maymun gözünü açtı” diye bir söz vardır ve unutulmamalıdır.
Yönetenler kendilerine çekidüzen vermezlerse yine attan düşebilirler.
Sayın Erdoğan attan düşmenin ne demek olduğunu ve insanın canının ne kadar yandığını bilenlerdendir. Bir kez daha attan düşerse eğer belki de yanında kimseler olmayacak ve kendisine kalkması için yardım bile etmeyecektir.
OKULLAR VE SERVİSLER
Eğitim başladı ancak okullar açılmadı. Oysa okulların açılmasını bekleyen esnaflar vardı, bunlardan bir bölümü de öğrencileri taşıyacak olan araçların sahipleriydi. Şimdi ne yapacak servisçiler, yaptıkları yatırımların karşılığını nasıl kazanacaklar?
Çünkü artık hayatımıza, öğrencilerin hayatlarına yeni bir eğitim sistemi girdi. Dışarıdan eğitim bunun adı. Bu sistem teknoloji firmalarında satışların patlama yapmasına yol açıyorsa da yeni sistem aynı zamanda bir dolu işsiz yaratacağını da unutmamak gerekir.
En basitini şöyle anlatayım: Her okulun çevresinde bırakın marketleri, büfeleri simitçiler vardı ve onlar da ekmeklerini kazanmanın derdindeydi.
Öğrenciler okullara gitmeyip evden okuyacaksa bu esnafın hali ne olacak, hiç düşünen var mı? Yoksa sistem artık fakiri ölüme zengini daha zengin yaşamaya mı itiyor?
GÜNÜN SÖZÜ
Yaşam, çok zalim bir öğretmendir. Önce sınav yapar, sonra dersi verir.