Bartın'ın Amasra ilçesinde Türkiye Taşkömürü Kurumuna ait Amasra Müessessindeki ocakta Cuma günü saat 18.15 dolaylarında meydana gelen patlamada 41 madencimizi yitirdik.
Amasra, Fatih Sultan Mehmet'in, fetih için geldiğinde Kuşkayası olarak bilinen yerden şehre bakarken lalası Akşemsettin'e dönerek ''Lala, çeşm-i cihan buramı ola'' dediği gibi cennetten bir köşe gibidir. (Çeşm-i cihan,’ dünyanın gözbebeği’ demektir)
Bu cennet köşe bugünlerde cehennemi yaşıyor.
Ocaktaki o yangında 41 beden kavrulurken ve 41 eve ateş düşerken millet olarak bizim de yüreklerimiz yandı.
Şehitlerimize rahmet, yaralılarımıza şifa, ailelere sabır, milletimize de başsağlığı dilerim.
Hafta sonu, haber bültenlerinde iki gün boyunca Amasra'daki görüntüleri izledik.
Gözyaşlarımız, madenci yakınlarının ocak başında döktükleri gözyaşlarına katıldı.
Ocak önündekilerin kimisi evlatlarının, kimisi eşinin, kimisi de babalarının cansız bedenlerini ocaktan çıkarılmasını bekliyordu.
Televizyon başında izlerken o insanların ne hissettiklerini anlamak zor elbette.
Ve fakat.
Ben o acının benzerine yaklaşık 32 yıl önce tanık olanlardanım.
Amasya'nın Merzifon ilçesi yakınlarındaki Yeni Çeltek Kömür İşletmelerinde 7 Şubat 1990 günü meydana grizu faciasında 68 maden işçisi yaşamını yitirmişti.
Güneş gazetesinde çalışıyordum o yıllar.
Haber gece saatlerinde ulaşmıştı bize.
Büromuz ekibinden Necmi Hatipoğlu ile birlikte Rahmetli Bayram Erol'un arabasını kiralamış sabaha karşı kaza yerine ulaşmıştık.
''Kaza'' dediysem lafın gelişi, öyle söyledim.
Düpe düz bir cinayetti aslında.
Grizu patlamasına metan gazı neden oluyor.
Ki;
Her maden ocağında vardır bu gaz.
Ve fakat.
Ocaklarda bu gazın biriktiği ve bir patlamaya neden olacağı önceden anlaşılabiliyor.
Yeni Çeltek'in işletmecisi, bunu önlemek amacıyla gerekli tedbirleri almamıştı.
Facia göz göre göre gelmişti yani.
Soma'daki facia da öyle!
Soma'nın patronu, kömürü daha ucuza mal etmek gibi kahrolası bir amaç nedeniyle gerekli önlemler için hiç yatırım yapmamıştı.
301 kadın kocasız, yüzlerce çocuk babasız kalırken ve 301 ailedeki yangın sürerken, madenin sahibi çarptırıldığı 4,5 yıl cezanın bir kısmını yattıktan sonra salıverildi.
Şimdi dışarıda.
Bir kamu kurumu olan Türkiye Taşkömürü Kurumunun, madenlerde patlamaya ve peşi sıra yangına neden olan metan gazını ölçecek sensorlar için yeterli yatımı yaptığı biliniyor.
Sayıştay'ın raporundan da anlaşılacağı üzere yerin 300 metre altındaki ocakta gaz biriktiği belirtilmiş.
Metan gazi ateşle veya belli düzeyi aşan oksijenle temas etmesi durumunda patlıyor.
Patlama sonucu alevler galeride şimşek hızıyla yayılıyor.
''Grizu patlaması'' deniyor buna da
Ne kadar doğrudur bilmem ama Yeni Çeltek’teki faciayı haberleştirdiğimiz sıralarda bir uzman, patlamanın ocakların içinde şimşek hızıyla yayıldığını ve çoğu kazazedenin genellikle oluşan ilk şok sırasında hayatlarını kaybettiklerini söylemişti.
Ocaklarda yeni galeriler açmak için dinamit patlatıldığı bilinir.
Grizu faciası, dinamit patlatılması sonucu mu oldu bilmem ama Sayıştay raporundan yola çıkarak buradan soruyorum:
Ocakta biriken gaz ölçüldü mü?
Gaz ölçüldüyse, bu patlama nasıl oldu?
İhmal mi var?
Sensorlar mı yetersizdi?
Bu sorulara cevap bulunması gerekiyor.
Maden kazalarına ve de özellikle grizu patlaması gibi facialarda hayatlarını kaybedenler için ''Madencinin kaderi'' diyoruz.
Hayır ve şerrin yalnız Allah'tan geldiğine iman etmişmiş inananlarız ama madende biriken gazı ölçmenin mümkün olduğu günümüzde maden kazalarına ve bu kazalarda hayatlarını kaybedenlerin akıbetini kadere bağlamak ne kadar doğru onu da bilemedim.
Bu