Yaz aylarının da etkisiyle hafta sonu Taflan pazarında fiyatlar, 'makul' sayılacak düzeydeydi.
Bir ara 40 liradan satılan patlıcanın fiyatı, bu hafta sonu 7,5 liraya kadar düşmüştü, Pazar yerinde ayrıca, domates 8-6, taze fasulye 10-12 lira düzeyinde değişen fiyatlardan satılıyordu ama peynir ve zeytin halen çok pahalıydı.
Çarşamba ve Bafra ovalarında sebze üretimi bitince, kışa girerken pazar yerlerindeki fiyatlar ne olur onu şimdiden kestiremem.
Doların ateşi sönmüyor çünkü.
Geçen yıl bugünlerde dolar kuru 8.62 düzeyinde işlem görürken, yazının hazırlandığı sırlarda ise kur 17.96 lira düzeyine ulaşmıştı.
Fark 9.34 lira.
Artış yüzde 108 düzeyinde yani.
Daha iki gün önce yazmıştım, Terme pirincinin kilosu bir yılda 7 liradan 26 liraya yükselmiş.
Taflan pazarındaki kadın esnaftan geçen sene kilosunu 50 liradan aldığımız tereyağı bu hafta sonu itibariyle 130 liraya yükselmişti.
Bölgemizde zeytinyağı kullanımı azdır ama bölgemizdeki sofraların olmazsa olmazı bu nedenle ayçiçeği yağıdır.
5 litrelik ayçiçeği yağı geçen yıl 70-80 lira bandındaydı biliyorsunuz.
Şimdilerde 5 litrelik ayçiçeği yağına marketlerde 170 lira etiket konuyor.
Ayçiçeği yağında fiyatların bu kadar artmasının sadece dolar kurunun etkisiyle olmadığını ben de biliyorum.
Ukrayna'daki savaşın da buna etkisi oldu elbette ama bu duruma gelmemizde uygulanmakta olan tarım politikalarının da etkisini unutmayalım.
Ayçiçeği tarımını artırmak için bakanlığa yapılan ''Teşvik primlerini artırmalıyız'' şeklindeki çağrılara kulak tıkandı yıllarca.
Tarımsal hammadde ve gıda ürünlerinin ithalatının artmasına dönük eleştirilere karşın ''Paramız var ki ithal ediyoruz'' türünden bir anlayış. bizzat dönemin Tarım ve Orman Bakanı tarafından dillendirilmişti.
Aşırı düzeydeki fiyat artışı sadece gıda maddeleriyle de sınırlı kalmadı maalesef.
Otomobil fiyatları da sürekli artıyor.
Bir otomobil gazetecisinin youtube kanalından yaptığı tanıtım sırasında, dün itibariyle 1 milyon 114 bin liradan satılan bir otomobilin geçen yıl ise 560 bin liradan satıldığını işitmiştim
560 bin liralık fiyat bile palalı ve maaşıyla geçinenlerin alamayacağı türden ama bir araba için bir milyon 114 bin lira isteniyor olması da olağandan bir habermiş gibi değerlendiriliyor artık.
6-7 milyon liralara da araba satılıyor.
O türden otomobillerin ortalama Türk insanına göre olmadığını zaten biliyorum.
Bir yılı bile aşmamış süreçte ortalama bir otomobildeki fiyat artışının 550 bin lira dolayında olması nasıl açıklanır onu da bilemedim.
Vergilerin, otomobil fiyatlarının yarıdan fazlası olduğu zaten biliniyor.
Yukarıda fiyatını verdiğim otomobil, ÖTV’siz alma hakkı tanınan engelli vatandaşlara yaklaşık olarak 550 bin liradan satılıyor.
Otomobil üreticileri de fiyatlara zam yapıyor elbette ama üreticilerin yaptıkları zamların yüzde 10 geçmediği iddia edilirken, ülkemizdeki vergilendirme sistemine göre yüzde 100'ü aşan otomobil zamları ülkemize özgü bir durum mu acaba!
Ülkemizde otomobil fiyatlarının iki şekilde arttığı biliniyor..
İlk sebep, yüzde yüzü aşan döviz kurlarıdır.
Fiyat artışlarının bir diğer sebebi de ülkemizdeki vergilendirme sistemidir.
Kurlarla birlikte fiyatlar artarken, ÖTV de o oranda artıyor.
Vergilendirme oranı da değişiyor yani.
Mesela fiyatlar kurla aynı oranda artınca yüzde 60'lık ÖTV dilimi de değişiyor ve o otomobil yüzde 80’lik vergi dilimine girmiş oluyor.
Oluşan o fiyatın üstüne ayrıca o oranda da KDV de ekleniyor.
Bir otomobil, üç farklı zammı aynı anda görmüş oluyor yani.
TOGG'un tanıtımı için Samsun'a gelen şirketin CEO'su Gürcan Karakaş, ''TOGG'u öncelikle iç piyasa için üreteceğiz'' şekkindeki açıklama yapınca, ülkemizde araba fiyatlarını artıran unsurlardan birinin vergilendirme sistemi olması nedeniyle, ''Hükümete vergilendirme sistemi için bir öneride bulunacak mısınız?'' diye de sormuştum kendisine.
Karakaş buna doğrudan ''Yapacağız'' veya ''Yapmayacağız'' şeklide bir cevap vermedi elbette ama otomobillerdeki vergilendirme sistemi ile ilgili hemen hemen herkesin şikayetçi olduğunu da biliyoruz.