Kimi ekonomistler tarafından doların geçen ay 18 liraya kadar yükselmesine neden olarak gösterilen faizin Merkez Bankası kararıyla indirilmesine rağmen bankalar kredi faizlerini düşürmüyor.
Merkez, en son politika faizini yüzde 14'e indirmişti biliyorsunuz.
Bu durumda ticari kredilerin yanı sıra, tüketici kredileri ve breysel tüketici kredileri ile araç ve konut kredilerinde de faiz oranlarının düşürülmesi bekleniyordu.
Kendimi tekrar gibi olmasın ama daha önce de yazdığım gibi emekli maaşımı aldığım bankam ki, özel bankalardan biridir.
Bankamdan düzenli olarak ''Kredin hazır'' diye mesaj geliyor.
Bu arada belirmek isterim ki, ülkemdeki 34 milyon 500 bin dolayındaki kişi gibi ben de kredi borçlusu yurttaşlardan biriyim.
Yaşım 64'e ramak kalmasına rağmen teknolojik gelişmeleri de takip edebilenlerden biri olduğum için mobil bankacılığı da kullanan şanslı yurttaşlardanım.
''Kredin hazır'' mesajlarını her aldığımda, faiz oranlarının düşmüş olabileceği ihtimalini kaçırmamak adına her defasında telefonumdan banka hesabıma bağlandığımda, daha önce kullanmış olduğum, tüketici kredisinin faz oranının, bana önerilen yeni kredi faiz oranından daha avantajlı olduğunu öğrenmenin hayal kırıklığı ile karşılaşıyorum.
Taksitlerini ödemekte olduğum tüketici kredisinin faizi yüzde 18 dolayındayken, bana sürekli ''Kredin hazır'' şekkinde mesajla önerilen yeni kredinin faizi ise yüzde 32'ye kadar çıkıyor.
Maaş hesaplarımın yanı sıra, kredi borçlusu olduğum banka, özel bir banka.
Bu nedenle kamu bankalarında krediler daha ucuz olabilir diye düşünerek, 'köprüler, oto yollar ve barajlar’ gibi dev projelere kaynak aktarmanın yanı sıra, 'En Büyük Banka' olmakla övünen kamu bankalarından birinin Samsun'daki bir şubesine gittim.
Covid 19 önlemlerini de almış o kamu bankası.
İyi de yapmış.
Şubeye sayı ile müşteri alıyor.
Bu nedenle dışarıdaki zemheri ayazına rağmen yarım saat kadar kuyrukta sıra bekledikten sonra karşısına oturduğum müşteri temsilcisi kadın çalışan, ''Ne kadar istiyorsunuz?'' diye sordu önce.
Amacım faizlerin düşüp düşmediğini öğrenmek olmasına rağmen yine de bir rakam söyledim.
Müşteri temsilcisi, bu arada sistem üzerinden bilgilerimi kontrol ederken, benim beyanıma rağmen mesleğimin yanı sıra, aylık kazancımı da, ödemekte olduğum borç taksitlerimi de öğrenmiş oldu.
Sonra da şaşkın ifadelerle yüzüme bakarak ''Sizin krediniz, talep ettiğiniz krediden çok daha ucuz'' dedi.
''Hani faizler düşürülmüştü'' diyecektim ki, 'büyük, çok büyük' olmakla ve dev projelere kredi vermekle' övünen bankanın müşteri temsilcisi konumundaki çalışanının bana vereceği bir cevabı olamayacağı inancıyla, bu konudaki düşüncelerimi kendime saklayarak şubeden ayrıldım.
O büyük, çok büyük olmakla övünen banka medya patronlarına da kredi vermişti.
İddia odur ki o banka, vadesi geçmiş olmasına rağmen ödenmeyen kredinin peşine de düşmemiş.
Patron değilim ama ben de bir medya çalışanıyım oysa.
Üstelik meslekte 40 yılı aşanlardan biri olduğum için daha birkaç gün önce mensubu olduğum 19 Mayıs Gazeteciler Cemiyetinin 'Emek Ödülleri' kapsamında plaketle ödüllendirilmiş bir gazeteci olarak ''Patrona varda bana yok mu'' gibi bir yaklaşımla konuyu egzajere edecek değilim elbette.
Ve fakat.
Özel bankalardan beklemesem de, Cumhurbaşkanı'nın ''NASS'' uyarsısıyla faiz indiren Merkez Bankasından ucuz kredi kullanması muhtemel kamu bankalarının, yurttaşları arasında ayırım yapmamasını ve herkese eşit davranmasını da beklerim.
Bir yurttaş olarak bunun da kendimde bir hak olarak görürüm.
Faizleri bu kadar yüksek kredilerin ödenmesi de zorlaşıyor.
Bankalardan kredi kullanan 34 milyon 500 bin dolayındaki borçlular arasından takibe düşenlerin sayısı 4 milyonu aşmış.
Ayrıca takibe düşen dosya sayısı da her ay artış gösteriyor.
Korkarım bu gidişle, takibe düşen dosya sayısı 4 milyon sınırında da kalmaz.