Enflasyon bir canavar.
Cüzdanların düşmanıdır.
Yer bitirir.
90'lı yıllarda aylık yüzde 150'lik enflasyon oranlarını yaşamıştık.
2002 krizinde yüze ikibine varan enflasyonu da gördük.
Kriz ortamıydı, yıktı geçti.
5 Nisan kararlarının alındığı 1994'de ve 2002 krizinde birçok iş insanı perişan oldu.
Şirketler battı.
5 Nisan kararları sırasında dövizle borçlananların, borç yükü bir gecede iki kat artmıştı.
Perişanlıktı.
Rahmetli Bülent Ecevit, rayından çıkan ekonomimizi yeniden düzene sokması için taa Amerika'dan Dünya Bankası çalışanı Kemal Derviş'i getirip, ekonomi politikalarının başına geçirmişti.
O kriz ortamı her şeyi alt üst etti.
Türkiye'de artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktı.
Siyaseti bile şekillendirdi o kriz ortamı.
AK Parti, bu ortamda doğdu.
2003'de iktidara gelen AK Parti, 2007 yılına kadar Derviş'in dönemin koalisyon hükümetine önerdiği mali disipline sadık kalarak Türkiye'ye nefes aldırdı.
Ve fakat.
Her uzun süreli iktidarlar gibi AK Parti'de, 2007'den sonra popülist politikalara ihtiyaç duyarak mali disiplinden uzaklaşmaya başladı.
Ekonomideki bozulmada bu tarihten itibaren gözlenmeye başladı.
Muhalefet, ''Kriz var'' derken, AK Parti bu iddiayı şiddetle rt ediyor.
Ekonomide ne 1994, ne de 2002'deki gibi bir kriz yaşanmadığını biliyoruz elbette.
Ve fakat.
Günümüz ekonomi ortamının da güllük/gülistanlık olmadığı da anlaşılıyor.
Raflardaki fiyatlar yerinde durmuyor çünkü.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan önceki gün gezdiği Tarım kredi Kooperatiflerinin marketlerindeki fiyatları çok makul bulmuş.
Cumhurbaşkanı’nın, iki yıl önce de marketlerde incelemede bulunduğunu biliyoruz ama raftaki bazı ürünlerin bu iki yıllık sürede iki kat arttığı da anlaşılıyor.
Mesela, Ayçiçek yağı bu sürede iki kart artmış.
Peynir fiyatı da, zeytin fiyatı da yerinde durmuyor.
yaz aylarında sebze fiyatları düşer biliyorsunuz ama Ayşekadın fasulyeyi 12 liranın altında alabilen biri var mı bilmiyorum.
Domates bile bu hafta İstasyon pazarında altı liraydı.
Enflasyonla ilgili haberler geçmişte karikatürlerle anlatılırdı eskiden.
Günümüzde Pencere'deki köşesinde İ.Bülent Çelik bunu yapıyor ama Enflasyon'a ''Enflasyon Canavarı'' yakıştırmasını en iyi Rahmetli Bedri Koraman yapmıştı geçmişte.
Enflasyon'a 'Canavar' yakıştırması, çok yerinde bir tanımlamaydı.
TÜİK, enflasyon'un eylülde yüzde 1,25 oranında arttığını belirtirken artışın, yıllık bazda ise yüzde 19,58 olduğunu açıkladı biliyorsunuz.
Gerçekte böyle mi?
Bazı rakamlar verelim ve bu konudaki değerlendirmeyi varın siz yapın.
Bir yıl içersinde yumurta ve domates yüzde 70, Ayçiçek yağı yüzde 52, margarin yüzde 50, peynir ise yüze 35 oranında artmış.
Temel gıda maddelerinde yüzde 20'nin altında fiyatı artan bir ürüne rastlanmıyorken TÜİK'in enflasyonu hala yüzde 20'nin altında.
Emekliye yüzde 8,5 zam verildi.
Memur maaş zammı da, toplu iş sözleşmesi öncesi mangalda kül bırakmayan sendikacılara rağmen enflasyonun çok altında kaldı.
Kamu işçilerinin beklentileri de hayal kırıklığı ile sonuçlanmıştı.
Asgari ücretten hiç söz etmiyorum, Çin'in bile altında asgari ücret ödeniyor çalışanlarımıza.
Demem o ki;
Enflasyon canavarı can yakmaya devam ediyor.