Zamanın Çalışma Bakanı Rahmetli Bülent Ecevit’in çabasıyla işçilere sendika kurma hakkı tanınınca, toplu sözleşme yapma hakkı da beraberinde gelmişti.
Patronla pazarlık masasına oturan işçiler, emeklerinin karşılığını almaya başlamıştı.
Grev yapma hakkı da işçilerin en büyük kazanımıydı.
Patronun da lokavt ilan etme hakkı vardı ama bu hakkı kullanmak patronların tercih ettikleri bir yöntem değildi.
Zira işçi ücretleri ve ücretlere yapılan zam, şirketlerin zarar sebepleri arasında hiçbir vakit gerçekçi bir gerekçe olmamıştır
Cuntacılar, 12 Eylül 1980’de Anayasayı askıya alarak, işçilerin bu önemli kazanımlarını bir daha geri verilmemek üzere yok ettiler maalesef.
Bugün grev ve toplu sözleşme haklarının yeniden verildiğini iddia edenler olacaktır ama ben onlara Rahmetli İnönü’nün o veciz sözüyle şöyle seslenmek isterim.
“Hadi oradan, hadi oradan”
Önceki hafta gazetelerin haber merkezlerine bir mesaj düştü.
Metal işçileri greve gideceklerini duyuruyorlardı.
Metal sanayi birçok sektörü doğrudan etkileyen bir iş koludur.
Bu sektördeki çalışma şartları da oldukça zordur.
Ve fakat!
Bu sektörün çalışanları, tıpkı diğer sektörlerin çalışanları gibi günümüzde neredeyse karın tokluğuna çalışıyorlar..
Benim ülkemde emek en yüce değerdi bir zamanlar.
Ama 35 yıldır böyle değil maalesef.
Bunu fırsat bilen egemenler, adına “Taşeron” dedikleri günümüzün ‘Modern Kölelik’ sistemini geliştirdiler.
Hükümetlerde buna çanak tuttu ne yazık ki.
Taşeronluk benim ülkemin çalışanlarını köle düzeni ile çalışmaya zorlayan bir sistemdir. Bu sistemin oluşturduğu ortam nedeniyle benim ülkemdeki yüzbinlerce çalışan, boğaz tokluğuna çalışmak durumda kalmıştır.
Rahmetli Seyfi Demirsoy’un kurduğu ve Halil Tunç’un ülkemizdeki en büyük sendika yaptığı Türk-İş’ den günümüzde eser kalmamıştır.
Günümüzün Türk-İş’ine ‘işçi sendikası’ demeye benim gönlüm razı olmuyor arkadaş.
Mehmet Aksoy dün “Ekmeğe var, emeğe yok” diye yazmış.
Doğru bir tanımlama.
Ama Mehmet Aksoy bir şeyi zannımca eksik yazmış.
O da şudur:
Ekmeğe zam yapanların arkasında duran egemen güçler, emeğe zam isteyenlerin ise maalesef her zaman karşısında olmuştur.
Metal işçilerinin grevi egemenlerin isteğiyle ertelenmiştir.
Ve ne yazık ki, Türkiye’nin sivil toplum kuruluşlarından bu karara karşı bir itiraz sesi yükselmemiştir.
Hal böyle olunca Mehmet Aksoy ve benim gibi emeklilere verilen 24 liralık zam için şükredenlerin ezici çoğunluğu nedeniyle, itiraz edenlerin sesi duyulmaz hale gelmiştir.
Demem o ki:
“Ağlamayana meme verilmez” demiş büyüklerimiz ama Türk toplumu bu özlü sözü unutalı çok oldu.
Bu durumda ekmeğe yüzde 33 zam yapılırken, emekliye verilen zam yüzde 2’yi bile geçmediğinde itiraz etmek aklımızın ucuna dahi gelmiyor..
Ve hal böyle olunca en tabii hak olan çalışanın grev yapma hakkı engellendiğinde boynunu celebe uzatan uysal koyun gibi oluyoruz hep birlikte