Gazetenin önceki günkü manşeti, ''Vatandaşı bu kez YEPAŞ çarptı'' şeklindeydi.
Genel Yayın Yönetmeni Yener Cabbar da köşesindeki yazısına ''Telefonuma her gün 100 elektrik faturası geliyor'' başlığını atmıştı.
Elektriğe yeni zam geldi biliyorsunuz.
Kademeli uygulanacağı söylenen zam açıklanırken bizzat Cumhurbaşkanı tarafından, bu yeni düzenlemenin özellikle elektriği daha az kullanan dar ve sabit gelirli vatandaşları korumak adına yapıldığı duyurulmuştu.
Dar ve sabit gelirliler zam öncesi de fatura öderken zorlanıyordu.
Ki;
İstanbul Büyükşehir Belediyesinin ödenemeyen elektrik, su ve doğalgaz faturaları için başlattığı ''Akıda Fatura'' uygulamasının, uluslararası düzeyde düzenlenen bir yarışmada en başarılı belediye uygulaması seçildiği duyuruluyordu haberlerde.
Demem o ki;
Vatandaş faturalarını ödemekte daha önce de zorlanıyordu.
Şimdi de zorlanacak.
H.HALK'ın da manşetinden duyurduğu gibi, tarafsız haber veren televizyon kanallarının haber bültenlerinde doğalgaz ve de özellikle elektrik fahurlarının bir önceki aya oranla iki-üç kat fazla geldiğine dair haberler yayınlanınca, ben de henüz gelmeyen elektrik faturamı korku ve endişeyle bellemeye başladım.
Bugünlerde elim yüreğimde fatura bekler oldum yani.
Geçen ayki elektrik faturam 106,60 Tl. olarak gelmiş.
Maaşımı aldığım bankamın mobil uygulaması üzerinden ''Talimatlı Ödeme'' uygulaması tanımladığım için, ödeme günü geldiğinde YEPAŞ, ''Şak'' diye tahsilatını yapmış.
Anında yani.
Bu ayki faturam kademeli tarifeye göre kaç lira gelecek bilmiyorum.
Haberlerden takip ettiğim durum benim de başıma gelirse ki, kuvvetle muhtemel bir durumdur.
300-350 liralık bir fatura bekliyorum.
Ve fakat.
İtirazım var.
Çok değil iki yıl, bilemedin üç yıl önce ödediğim elektrik faturaları 35-40 lira dolayındaydı.
Şimdi 350 lira dolayında bir fatura gelmesi durumunda fena halde canım sıkılacak.
Üç yılda gelirim bu oranda artmadı çünkü.
Zaten çarşı - pazar, alev alev.
Neye el atsam, elim yanıyor.
Lüks yaşam bize göre değil zaten.
Ovalarımızda yetişen sebze ve meyveleri almakla yetiniyorum.
Zeytin, peynir de ülkemde üretilip yetiştirilenlerden.
Ve fakat.
Şu tropikal meyveleri ve de özellikle adı sık söylenen şu 'Ejder' meyvesi mesela neme nem bir şey onu da fena halde merak ediyorum.
Galiba hiç tadamayacağım.
Benim gibi emekli maaşıyla geçinenler de o meyveleri tadamadan bu dünyadan göçüp gidecekler.
Bu yazıyı okursa babacığım fena halde kızacak bana ''Şükretmek lazım'' diyor çünkü her seferinde.
Sağlığım için, ailem için ve vatan bildiğimiz bu topraklar için Allah'a her daim şükrediyorum ama mesela niye bende tatil planları yapamayayım.
İsviçre’nin Alplerinde kaymak gibi heveslerim yok ama en azından Kartepe'yi görebilsem bari.
Borçlarımdan kurtulsam ve bir güne öyle uyansam.
Elin Hans’ının, Katerina’sının ülkemin lüks otellerindeki tatili gibi ben de çoluk çocuğumla birlikte güneyimizdeki otellerin birinde her yıl en azından bir hafta tatil yapabilsem mesela
Çok şey mi istiyorum sizce.
Yahu ben de neler söylüyorum.
Oğlum ve gelinim burnumda tütüyor, İstanbul'a onları görmeye gidemiyorum.
Dahası ilkadım'dan, Atakum'a aracımla gitmek için bile türlü hesaplar yapıyorken, kalkmış ''Kartepe'de kaysam'' diyorum.
Daha neler!