Ecdattan yadigar bir söz, bir nasihat vardır biz Türklere; “Elçiye zeval olmaz”
Olmaz çünkü elçiye yapılmış olan temsil ettiği ülkeye, başkana, krala, padişaha yapılmış sayılır ve “savaş sebebidir”…
Dün meydana gelen ve tarihe “19 Aralık 2016 Rusya Büyükelçisine Ankara’da suikast” olarak geçecek olan olay akılları birden karıştırdı.
Karıştırdı çünkü olayı yapan bir polisti!..
Olayı daha da karmaşık hale getiren ise polisin olay sırasında Arapça olarak El Kaide ya da El Nusra imajı oluşturmaya özen göstermesi!..
Bu suikast kameraların ve gazetecilerin önünde yapıldı. Neredeyse canlı yayın denilebilecek bir medya yapısının önünde cereyan etti.
Propaganda, mesaj ve algı açısından mükemmel(!) bir zamanlama…
Olayın tam da Türkiye, İran ve Rusya dışişleri bakanlarının “Halep konusu”nu görüşmek üzere Moskova'da bir araya geleceği toplantının hemen öncesinde olması ilginç!
Bu toplantı aslında 27 Ocak'ta yapılacaktı. Hatta ilk açıklamalarda toplantının Kazakistan’ın başkenti Astana olacağı duyurulmuştu.
Yani Birleşmiş Milletler nezdinde Cenevre’de yapılan Halep’te ateşkes toplantılarına alternatif bir toplantı…
Mesaj açık; “Bizim bölgemiz, biz karar veririz!”
***
Bölge gündemi bu kadar hızlı ilerlerken bu suikast akılları birden karıştırdı!
İlk yorumlar haliyle; “Türkiye ile Rusya’nın yakınlaşmasını çekemeyen güçler” olarak ortaya çıktı.
Haliyle ilk şüpheli ABD!
Devamında İngilizlerin bölgedeki sessiz ve derin siyaseti akla geldi!
İsrail ve AB’nin bölge çıkarlarını da unutmamak gerekir!
Son bir fikir daha ortaya çıktı; “Ya Rusya ve Avrasyacılar, Rusya ile Türkiye’yi daha da yakınlaştırmak istiyorsa?”
Akıllarda deli sorular!..
***
Peki neden Karlov?
Rusya'nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov bölge siyasetindeki en önemli özelliklerinden birisi, Suriyeli muhaliflerle temas içerisinde olan, onlarla diyalog kurmaya çalışan bir diplomat olması. Yani en büyük silahı konuşması ve diyalog!..
***
Olayın hemen sonrasında büyükelçiyi öldüren polis öldürüldü!
Düşünüldüğünde; “elinde tek bir tabanca ve şarjörü olan bir suikastçı olayda rehine yokken ve yaralı olarak ele geçirilebilme ihtimali varken neden sağ ele geçirilmedi?” sorusu akla geliyor!
Putin olayın hemen ardından bu saldırıyı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK)’ya taşıyacağını söyledi!
İşte bu noktada “rehine yokken neden suikastçı sağ ele geçirilmedi?” diye sorulacaktır!..
Düşünen beyin, olayın gelişimini izlediğinde akla “Lee Harvey Oswald” ın öldürülmesi olayını getiriyor!..
Tarihten bir benzetme de; “1.Dünya Savaşı'nı tetikleyen Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun veliahttı Arşidük Franz Ferdinand'ın öldürülmesiyle benzerlikler” taşıması…
***
Yaşanan bu olay çok basit ya da aşırı karmaşık olabilir ama sonuçlarını gelecek dönemde göreceğimiz gibi şimdiden de tahminlerde bulunabiliriz;
Bu süreçten sonra Türkiye-Rusya ilişkileri bozulmanın aksine daha da sıkı bir ilişki içerisine girecek!
Rusya’nın Suriye’ye müdahil olmasına “dur” diyebilecek bir yapı neredeyse kalmadı!
ABD-Türkiye ilişkileri önümüzdeki günlerde daha da kötüleşecek!
Bu olay ile NATO ilişkileri yeni bir sürece girerek, AB gibi yapılar üzerinden yaptırımlar uygulanabilir.
***
Dikkat edilmesi gereken bir konu da "Mütekabiliyet esâsı"!..
Devletler arası ilişkilerde maruz kalınan davranışa aynı şekilde karşılık verme prensibinden yola çıkılırsa bun suikastın kısa veya orta vadede Rusya tarafından mutlaka bir karşılığı olacaktır!
Nihayetinden Rusya Başbakanı Medvedev; “Rusya bunu cezasız bırakmayacaktır. Bu organizasyona kim katıldıysa herkes bunun hesabını verecektir” dedi.
***
Suikastın hemen sonrasında Rusya-Türkiye’den karşılıklı açıklamalar geldi; "tam işbirliğine devam"!..
Anlaşılan taraflar olayı hemen çözmüş görünüyor olacak ki mesele “Rus uçağının düşürülmesi” sonrası olaylar aşamasına getirilmedi!..
***
Bu olay sonrasında ülkede birçok kurum yıpranacak belki ama en çok Türk Polisi töhmet altında bırakılabilir!
Nihayetinde, 17-25 Aralık’tan sonra FETÖ ve ABD ile adı birlikte anılan Emniyet Teşkilatı şimdilerde; radikal İslamcı, El Nusra ve IŞİD gibi yapılar ile de anılmak istenecektir.
Bu manada kurumlarda bu yapılar varsa temizlik yapmak ama Türk Polisi’ni de yıpratmamak gerek!
Ülkenin içinden geçtiği bu dönemde bu şekilde bir yaftalama ve kullanılan dil asla ülke menfaatine bir durum değildir ve zarar verir!..
***
Ülkenin getirildiği bu noktada; “durumdan vazife çıkartıp” Türklüğün en büyük gücü birlik, tahammül ve kardeşliğin öne çıktığı günler dileğiyle…