İSO'nun 500 büyük firma listesine Karadeniz bölgesindeki bütün şehirlerden 16, sadece Kahramanmaraş'tan 13 firmanın girdiğine dair haberle ilgili olarak dün bu köşede ''İSO listesine bak koca Karadeniz anca bir Maraş'' başlığıyla bir yazı kaleme almıştım.
İSO listesine giren firmaların çoğu dostum olan sahipleriyle yöneticilerini kırmış olabilirim.
Muradım onların başarısını küçümsemek değildi asla.
Şimdi Hikmet ve Fikret Yeşilyurt kardeşler tarafından yönetiliyor ama Rahmetli Cemal Abi'nin Yeşilyurt'u zaten o listenin bir gediklisi oldu.
Günhan Ulusoy yönetimindeki Ulusoy Un da keza öyle.
Fahrettin Ağabey'in 20 yıl kadar önce İSO listesini incelerken, ''Bir gün mutlaka o listede olacağız'' dediğini ve o sözünü aksatmadan tuttuğunu da bu satırlarda yazılanları takip eden okurlarımız hatırlayacaklardır.
Sampa'nın ve Borsan'ın büyük başarısını da görmezden gelemem asla.
Merzifon'u bir ankastre ürünlerin merkezi yapan Siverline markasının dünyanın dört bir yanına ürünlerini satarak yarattığı başarı hikayesini de görmezden gelemeyeceğim gibi..
Hopa'dan Adapazarı sınırına kadar uzanan Karadeniz bölgesindeki 18 şehirden 16 firma 500 büyük firma arasına girerken sadece Kahramanmaraş'ın o listeye 13 firmayla girdiğini anlatırken bölgenin ekonomik duruma dikkat çekmek istemişim.
Günümüzde bireysel sermaye yapılarıyla firmaları büyütmek neredeyse imkânsız hale geldi.
İlkokuldan itibaren kolektif yapıların başarılı olacağı öğretiliyordu ve bu nedenle ''Bir elin nesi var, iki elin sesi var'' atasözü ezberletilmişti hepimize.
Karadenizliyiz.
Ve bu özelliğimizle övünürüz.
Hakkımızdır övünelim elbette.
Ve fakat.
Kolektiviteden uzak durduğumuzu ve daha çok bireysel hareket etmeyi sevdiğimiz gerçeğini de unutmayalım.
Yol kenarlarındaki yeme içme mekânlarına bile üzerinde ''Kendin pişir-kendin ye'' diye yazan tabelalar asmış bir bölgenin insanıyız.
Samsun'dan doğuya doğru hareket ettiğinizde evler arasında en az 200-300 metre mesafe olduğunu görüyoruz.
Komşusuyla mesafesini bile koruyan bölge insanından kolektif anlayış beklenmeyeceği için sermayelerini de birleştirmelerini de bekleyemeyiz.
Siverline markasını yaratan ortakların başarısını bir tarafa koyarak söylüyorum.
Allah nazardan saklasın, firmanın ortaklık yapısı kolektif anlayışın başarılı olabileceğine dair bölgedeki belki de tek örnektir zira.
Ve fakat.
Onlarcası da denendi Samsun'da ve bölgedeki diğer şehirlerde.
Hemen hemen tamamı başarısız oldu.
Hızla çoğalıyoruz özellikle genç nüfusumuz hızla artıyor.
İş ve aş bekliyor hepsi.
Samsun'dan örnek verecek olursak..
Samsun'da yeni açılan her beş işyerinden ikisi dürüm- döner satıcısı, biri telefoncu, bir diğeri telefon aksesuarı satanlardan, geri kalanı da kafeteryadan oluşuyor.
Dürümcülük yaparak bir şehrin ekonomisi ayakta kalabilir mi?
Tarım desen.
O da yok.
Samsun'u tütün tarımı yıllarca ayakta tutmuş, bu sayede ülkenin 7. büyük şehri olmuştu.
Ovalarında sebze ve meyve de üretiliyordu.
Rize ve Trabzon'un doğusundaki ilçelerde çay tarımı da yapılıyor ama bölgenin diğerinde dere tepe fındık bahçesi oldu.
İlk 500 firma arasına giren firmalar arasında fındık satıcılarının olma nedeni de budur zaten.
Son 10 yıl içinde bölgede yeni açılan bir sanayi tesisini hatırlamıyorum.
200-300 kişinin istihdamını sağlayacak yeni bir işletmenin açıldığını işiten varsa bana da haber versin lütfen.
Bölgenin ekonomik yapısı alarm veriyor.
İSO listesine bölgemizden girme başarısı gösteren 16 firmaları kutlayalım elbette.
Hatta övgülerde yağdıralım.
Bu kadar olumsuzluğa rağmen büyük bir başarı göstermişlerdir.
Amenna…
Ama gençlerimizin iş ve aş bulma umudunun her geçen gün azalmakta olduğu gerçeğini de göz ardı etmeyelim.
Hamasette bir yere kadar değil mi?.