Son deplasman maçını bir yıl önce kazanmışız.
Bu sezonun ilk yarısında ise evimizde bile kazanmakta zorlanıyorduk.
Sezonda devre arasına girilirken dört golle Lig'in en az gol atan takımıydık.
Hakem tarafından doğrandığımız Mersin maçını yorumlarken, bu ciğer parelerin Denizli maçından başlayarak, deplasmandan puanlar getireceklerine ve kaybedilen o iki puanı ziyadesiyle telafi edecklerine inandığımı yazmıştım.
Her birine öncelikle teşekkür ederim.
Maçtan önce gelen hazırun cetvelini incelerken, Ahmet Burak Solakel'den sonra, Mustafa Sevgi'nin de sakatlanmasıyla Denizli'ye getirilmemesi nedeniyle, sol bekte kimin oynayacağını merak ettik doğrusu.
Sol ayaklı olsa da stoperde daha başarılı olduğunu bildiğimiz Abdülkerim, sol yarafımızı savunurken, bu liğin adam eksiltmede çok başarılı oyuncularından biri olarak bilinen Leandro Kappel gibi bir oyuncu karşısında oldukça başarılıydı.
Murat Gürbüzerol'un sağ tarafta daha iyi oynadığını biliyoruz, buna rağmen Özköylü'nün ilk yarıda O'na sol tarafta görev vermesine şaşırmıştık ancak, ikinci yarıya başlarken Murat'ı tekrar sağ tarafa alarak bu hatadan dönmesi de bir teknik adam doğrusuydu.
Ama aynı Özköylü'yü, oyuna hiç katkı vermeyen Göksü Türkdoğan'a uzatma dakikalarına kadar gösterdiği tahammülü nedeniyle de eleştiririm.
Erkam, savunmada iyiydi ama takımın hücumuna hiç katkı vermiyor, O'nu bizim yarısahayı ilk kez geçerken gördüğümde dakikalar 52'yi gösteriyordu. Onu da sadece o dakikada yaptı zaten.
Savunamız hatasız oynadı aslında.
N'diaye, Ercan, Erkam ve Abdülkerim'den kurulu savunmamız geriye tamamen yaslandığımız uzatma dakikaları hariç, maçı rakibe pozisyon vermeden tamamladı.
Hasan Kılıç her zamanki gibi iki kişilik oynadı.
İkinci ön liberomuz Kenan Karışık maalesef Hasan'a çok yardımcı olamıyor.
Bir yıl sonra gelen bu galibiyette başta savunamın başarısı kadar tüm takımın katkısı var ama Hasan, Kone ve özellikle de tribünlerin bir dönem kıyasıya eleştirdiği Murat Gürbüzerol'a ayrı bir parantez açmalıyım.
Sözün özü Samsunspor direniyor
Uğradıkları haksızlıklar karşısında, haklarını kazanmak isteyen guruplardan sıkça dinlediğimiz o solgan gibi.
Direne direne kazanacağız.