İtiraf etmeliyim ki; kimi kötü örneklere rastladığımda ''Ne oluyor bu necip millete'' diye söylendiğim oluyordu.
Ve fakat.
Gerek daha önceki örneklerde, gerekse ülkemin yaşadığı bu büyük felaket sırasında milletimin iyilikte yarıştığını görmek, bu milletin bir mensubu olarak yeniden göğsümü kabartmıştır.
Milletimle gurur duydum.
Önceki akşam millet yine iyilikte yarıştı.
Merkez Bankası gibi kimi kamu kaynaklı kuruluşların bağışlarının bir kısmı milletin parası diye düşünülse de, bağışların artmasında iyi bir örnek oluşturmuştur.
Bağışların vergiden düşüleceğine dair önyargımda olmadı açıkçası.
Hatta AFAD’a iletilmesi için bir kısa mesaj atanlardan bile oldum.
Mesajın fotoğrafını da paylaşınca oğlumdan gelen ''Millet 50 milyonları yuvarlıyor benim gönlü geniş ama fakir babam 50 liralık mesajını paylaşıyor'' şeklindeki mesajı görünce ne yalan söyleyeyim halimden utanıp o paylaşımımı sildim ama olsun.
Bir emekli vatandaş olarak etim ne ki budum o olsun ama bir hafta içinde yaptıklarımızla gönlümden kopanlar inşallah o kandile damlayan bir damla olmuştur.
Demem o ki;
Bu büyük felaket iyilikte yarıştırdı bizi.
Millet olmanın gereklerini yerine getirirken unuttuğumuz çok önemli bir hasletimizi de yeniden kazanmış olduk.
Dün yıkılan Anakent iş merkezinin yanından geçerken küçük bir otelin lobisinde Kızılay gönüllüsü genç kızları depremzede çocuklara ders çalıştırırken görmek bana ne kadar iyi geldi bilemezsiniz.
Ki;
Samsun'da bütün oteller, bin 400 dolayında depremzedeye kapılarını açmıştı.
Köyümden komşum Dilek Yılmaz, Gaziantepli üç kişilik bir aileyi evine kabul etmiş, arayıp kutladım kendisini.
İmece kültürümüz var bizim.
Bağ bozumlarını da, enkazlardan canlı çıkarmayı da ve hatta maddi manevi yardımlaşmayı da sahip olduğumuz bu kültürle yaparız.
Kamu kurumlarının organize olmadığına dair eleştiriler var biliyorsunuz.
Ve fakat.
Millet çok iyi organize oldu.
Aralarında Samsun Eczacı Odası Başkanı Onur Ferhat Karacan'ın bulunduğu Türk Eczacılar birliği mesela en iyi şekilde organize olan sivil toplum örgütlerinden biri olarak dikkati çekti.
Gönüllü diğer STK'lar da öyle.
Ki;
Bunlardan biri de Şarkıcı Haluk Levent'in kurucusu olduğu AHBAP'tır.
Nasuh Mahruki'nin AKUT'undan sonra AHBAP da Türkiye'nin gurur kaynağı olmuştur.
Devletin devasa gücüne ulaşmaları ve dolayısıyla devlet kurumlarıyla yarışmaları zaten mümkün değil ve böyle bir iddiaları olduğuna inanmıyorum ama sivil toplum örgütleri, deprem, sel ve salgın hastalıklar gibi felaketlerde önemli işlev üstleniyorlar.
AHBAP üzerinden kısaca STK olarak adlandırılan vakıf ve dernekleri kamu kurumlarıyla yarıştırmak kadar büyük bir saçmalık bir tarafa, deprem gibi felaketlerde devletin en büyük yardımcısı olan STK'ları devlet düşmanı göstermek kadar da absürt bir yaklaşım olamaz.
Olmamalı.
STK'lar batılı ülkelerde ulusların çimentosu olarak görülür.
Misal.
İsveç'te bir kişinin 8 derneğe üye olduğu söylenir.
Önceki akşam 200 dolayında televizyon kanalı da, ortak yayın yaparak çok önemli bir dayanışma örneğini sergilediler.
Ellerim çatlarcasına alkışlıyorum.
Bir alkışı da depremzedelerin kredi borçlarını sildiği duyurulan İş Bankası hak ediyor.