AK Parti'li Samsun Büyükşehir Belediyesi'nde rüşvetten tutuklanan daire başkanının yanından ayırmadığı şahsi bilgisayarı nerede merak konusu oldu. B.K.'yı yakından tanıyanlar 'yanından hiç ayırmazdı' diyor. Diyor da bir türlü bulunamıyor bu karakutu. Bahattin K.’nın evinde ve işyerinde yapılan aramada milyonlarca lira, hesap cüzdanları çıktığı öne sürülmüştü.
Terme'de muhtarlık işleri müdürlüğünde görevlendirilmişken, Başkan Mustafa Demir tarafından Büyükşehir'e Daire Başkanı olarak atanan 40 yaşındaki Bahattin K.'nın 18 ay gibi kısa sürede, dudak uçuklatan mal varlığının nasıl olduğu hala tartışılıyor.
Merak edilen bir başka konu da bu olayla ilgili olarak İçişleri Bakanlığı tarafından bu güne kadar soruşturma açılıp açılmadığı. Eğer açılmadıysa neden açılmadı, açıldıysa neden saklanıyor bu durum.
Benim ise asıl merak ettiğim bu kişinin bu kadar çabuk yükselmesinin altında yatan neden. Sayın Mustafa Demir bu kişiyi daha önceden tanıyor muydu, tanıyorsa ne gibi bir geçmişleri var? Yok eğer tanımıyorsa Terme’den Samsun’a daire başkanı olarak neden getirildi. Kişinin böyle üst düzey bir konuma getirilmesinin akasında ne tür bir güç var, Mustafa Demir’in kıramayacağı bir güç mü bu?
Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı bu sorulara cevap vermelidir. Tabi Bunun için de konunun İçişleri Bakanlığı tarafından araştırılmaya başlanması gerekmektedir. Bakanlık böyle bir soruşturma başlatmış mıdır, Mustafa Demir’in bilgisine başvurulmuş mudur, bu konuda ilgililer neden üç maymunu oynamaktadır?
Duymadım, görmedim, söylemedim demekle kimse bu olayın altından kalkamaz ve kendisine çıkış yolu bulamaz. Bugün bu hesap sorulmazsa yarın mutlaka sorulacaktır. “Devletin malı deniz yemeyen keriz” şeklindeki söz artık geçerli değildir. Unutulmasın ki bu harmanın da sonu gelecektir.
BİR FIKRA VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Köyün birinde bir mezar soyguncusu varmış. Cenaze gömüldükten bir gün sonra mezara bir gidilirmiş ki, mezar soyulmuş, bütün ziynet eşyaları çalınmış. Köylü bu mezar soyguncusunu bilirmiş bilmesine de bir türlü yakalayamazmış. Gel zaman git zaman bu böyle sürüp giderken mezar soyguncusu ölüm döşeğine düşmüş ve oğlunu çağırarak; Bak oğlum. Ben bu güne kadar sizin rızkınızı mezar soyarak çıkardım. Şimdi ölüp gidiyorum. Arkamdan tüm köylü bayram yapacak. Bir kişi bile 'Allah rahmet eylesin' demeyecek. 'Oh be öldü de kurtulduk' diyecekler, diye itirafta bulunmuş.
Bu olay oğlanın çok gücüne gitmiş. Babasına; Baba sana söz veriyorum herkes arkandan rahmet okuyacak demiş. Ve derken mezarcı ölmüş. Bütün köylü bayram yapmış. Birkaç gün sonra köyde gene bir cenaze olmuş ancak köylünün içi rahat tabi. Cenaze tüm ziynetiyle beraber gömülmüş. Bir gün sonra mezarlığa gidildiğinde o da ne!
Mezar gene soyulmuş ve eskisinden farklı olarak cenazenin poposuna koca bir kazık çakılmış. Köylüler bunu görünce "Yahu Allah Rahmet eylesin A.. efendi de mezar soyardı ama hiç olmadık kazık çakmazdı" demişler.
Türkiye’nin ekonomik olarak içinde bulunduğu durum aynen böyle… Önceleri Türkiye’de kuyruklar varmıydı vardı, Türkiye’de bugün de kuyruklar var. Yani İktidarlar ve yönetenler değişse de vatandaşın poposundan kazık eksik olmuyor. Her gün her konuda zam üstüne zam geliyor.
İktidar da polisle öğrencileri karşı karşıya getirip gündem değiştirmeye, seçim kanunlarını yeniden tartışmaya açıyor, hayat pahalılığını unutturmak istiyor. Ancak unutturmuyor. İktidar ne kadar baskı uygularsa uygulasın yarın başına ne geleceğini kimde bugünden kestiremez.
GÜNÜN SÖZÜ
Özgür bir ülkede yaygara çok ıstırap az, baskı altındaki bir ülkede ise yakınma az, keder çoktur. (Carnot)