On gün boyunca buralarda yoktum.
İmbat Rüzgarı aldım geldim.
Unutmadan söyleyeyim. İzmir Halkı arasında tanıdıklarımın size bolca selamını getirdim.
Ben giderken ülkem ve Samsun’da durum karışıktı.
Ülke gündeminde o sıralar Bayrak Krizi ve Musul Konsolosluğumuzun bir gurup terörist tarafından işgali ve Konsolosumuzla birlikte çok sayıda görevlinin rehin alınma olayı vardı.
Yayın yasağı getirildiği için o konuda görüş belirtmeyeceğim elbette.
Ben İzmir’deyken açıklanan çatı aday konusunda da şimdilik yazmayacağım. Belki ileriki günlerde bu konuda da görüşlerimi sizinle paylaşırım.
Bu nedenle Samsun’da olup bitenler konusunda yazmakta fayda var sanırım.
Ben yokken ‘’Samsun’un kumsalı kurtulur’’ diye düşünmüştüm ama nafile, öğrendim ki, Başkan o konuda bildiğini okumaya devam ediyor.
Bir de şu yerine Protokol Camii yapılmak istenen Tarım Lisesi konusu var.
Direniyorlar, biliyorsunuz.
Okullarına sahip çıkmak isteyen bir gurubun Okul Aile Birliği Başkanı Nihal Gürpınar’ın öncülüğünde başlattıkları direnişi benim yokluğumda okulun önüne çadır kurarak sürdürdüklerini öğrendim
Gazetelerden polisin direnişi kırmak için gurubu dağıtma çabasında şiddet uyguladığını okudum. Ben orada yoktum, bire bir tanık olmadım ama gazetelerdeki haberlerden okuduklarıma dayanarak şunu söylemek isterim. O haberi okuyunca Nihal Gürpınar ve oradaki çocukların yaşadıkları acının bir benzerini taa İzmir’de, yani bin kilometre uzakta ben de hissettim.
Nihal Gürpınar’la birlikte okulu korumak için başlatılan direnişi eylemi haklı buluyorum.
Çünkü okulu yıkarak oraya cami yapılmasını kararının yanlış olduğunu düşünüyorum.
Hem gereği yok, hem de şık değil.
Oraya cami yapılmasına onay verenler Osmanlının uygulamalarını övüyorlar ya, onlara şunu söylemek isterim.
Osmanlı, o muhteşem camileri yapmak için İstanbul’un tepelerini seçmiş, o durumu örnek alsanız ya!
Bunun için Süleymaniye ve Sultan Ahmet Camilerinden daha iyi bir örnek olmaz sanırım
Atakum’un ve İlkadım’ın eski Belediye Başkanları da benzer şeyleri söylemişti. Metin Burma, ’’Oraya yapmayın, size yer göstereyim’’ diyerek şehrin yüksek kesimlerini tarif etmişti. Necattin Demirtaş da Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinin bulunduğu alanın yapımı düşünülen protokol camii için en uygun yer olacağını söylemişti.
Bizim şehrimizi ve şehrin siyasetini yönetenler kimseyi dinlememişler, ‘’Dediğimiz dedik, çaldığımız düdük’’ misali, Tarım Lisesinin bulunduğu alanda camiyi yapmak için diretiyorlar.
Bilirkişiler dahil, bir çok kişinin ‘’Orada cami olmaz’’ görüşüne rağmen okul yıkılarak yerine cami yapılmak isteniyor
Nihal Gürpınar’ı aradım, Milli Eğitim Müdürünün kendileriyle görüşmek istediğini söyledi.
Umarım bu görüşmeden herkes için iyi bir karar çıkar ama Nihal Hanım, okulun akıbeti konusunda bir hayli endişeli. Nihal Hanım, sürecin bilerek sürüncemeye bırakıldığını söylüyor.
Nihai kararın alınmasını geciktirmek için her yolun denendiğini söyleyen Nihal Hanım, ‘’Adli tatil bekleniyor, mahkeme kararı beklenmeden okulu yıkacaklar, kazansak bile, yenildiğimiz duygusunu bize yaşatmak istiyorlar’’ diyor.
Keşke benim şehrimde bunlar hiç yaşanmasaydı.
Kumsalıma dokunulmasaydı.
Kale duvarlarının üstüne bina yapılmasaydı.
İzmir’de ne mi oluyor?
Orada herkes mutlu!
İzmir Büyükşehir Belediyesi halkın onaylamadığı hiçbir projeyi uygulamaya koymuyormuş.
Darısı başımıza…