Allah Kabul etsin…
Etsin de, edeceğini pek sanmıyorum.
Çünkü Samsun’da yaşayanların büyük bölümünün babaları ve de dedeleri galiba Cumhuriyet’in ne demek olduğunu ve bu yönetimin ne anlama geldiğini pek bilmiyorlar, biliyorlarsa da hatırlamak istemiyorlar…
Neden böyle başladım bu yazıya?
Ben çocukluğumda Türkiye’nin batı bölgelerinde bulundum.
Hani o bazı kendini bilmezlerin, “Türkiye’de İstiklal Harbi yapılmadı” diye caz yaptıkları topraklarda yaşadım.
Bırakın İstiklal Harbine katılıp şehit olanların yakınlarıyla gazi olanları ve yakınlarını tanımayı o harbe katılan atların bile belki yavruları veya kendilerini görmüş birisiyim.
Cumhuriyet Bayramı’nın oralarda nasıl kutlandığını da biliyorum.
İnsanların, düşman çizmesi altında ezilen topraklarda yaşayanların kendileri ve çocuklarının Cumhuriyet Bayramı’nı nasıl bir coşku içinde kutladıklarını gördüm.
O günleri yaşadım.
İnsanların gözlerinden akan yaşlara tanık oldum.
Gözlerinin renkleri nasıldı farkında bile değilim ancak gözyaşları hep aynı renk akıyordu.
Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında…
Çünkü o günleri, o düşman çizmesini ve düşmanın tokadını hatırlıyorlardı…
Dün Samsun’da Cumhuriyet Bayramı’nı kutladık…
Hadi be ne kutlaması, kutlamadık…
İki çelenk, birkaç konuşma…
Öğrencilerin, yarının büyüklerinin okullarında birkaç cümle ile avutulması…
Kutlamışız Cumhuriyeti…
Cumhuriyet Meydanı’nda birkaç satır konuşma…
Unutturuyorlar, unutuyoruz…
Bayramları kaldırıyorlar.
Çok yazık.
Ben eskiden böyle yazılar yazarken gözlerim dolardı.
Şimdi gözlerim bile dolmuyor biliyor musunuz?
Yazık, çok yazık…
BAHÇELİ KRAL MI?
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli hafta sonu Samsun mitinginde Cumhuriyet Meydanı’ndaki platformdaydı.
Kendisini izlemeye gelenlerin büyük bölümünün merakı kürsüde kimlerin olacağıydı.
Maalesef o kürsüde Bahçeli vardı.
Ne diyeceği, kime ne kadar cevap vereceği kimin umurundaydı ki!
O insanlar, oraya gelenler Bahçeli’nin elini kaldıracakları bekliyordu.
Beklediklerini bulamadılar.
Çünkü kimsenin eli kaldırılmadı.
Hatta yanına kimse alınmadı.
Bahçeli kendini kral sanıyor galiba.
300 bin kişilik bir ilçenin kendi partisinden belediye başkanının bile elini tutmuyor.
İl Başkanı galiba yeter kendisine.
Öyle sanıyor zahir…
Ben de MHP’yi kimler büyütemiyor, kimler küçültüyor diye düşünüp dururdum.
Sonunda bu sorunun da cevabını buldum ya…
SIKI DENETİM
Türk Dil Kurumu bazı kelimeleri değiştirmiş.
Bir zamanlar hostese “Gök Götürsel Konuksal Avrat” denilmesine kızanlar şimdi ne diyecekler bakalım yeni kelimelerin karşılıklarına.
Özellikle de gazetecilerin bir konuda dikkatli olması gerekiyor.
Çünkü bundan böyle “Terörist” diyemeyecekler.
Yerine “Yıldırıcı” kelimesini kullanacaklar.
Türk Dil Kurumu böyle diyor çünkü.
Yani 40 bin kişinin katili APO için “Terörist” diye yazamayacak kimse, “Terörist Başı” da diyemeyecekler.
Yan ne diyecekler?
Yıldırıcı.
Bre gafiller!
APO’ya terörist denilmesini istemeyenler ve yıldırıcıda karar kılanlar şunu bilin ki beni asla yıldıramadı.
Yıldıramayacak da.
Sizi yıldırmış olabilir, o sizin sorununuz.
Gelelim Sansür kelimesine.
Neymiş efendim, “Sansür” yerine “Sıkı denetim” diyecekmişiz.
Hadi be!
Sıkı denetimmiş…
Daha neler…
GÜNÜN FIKRASI
Mişon, küçük Temel’le karşılaşır ve sınamak ister:
Al şu parayı bana öyle bir şey al ki içini yiyeyim, dışını ise aynı paraya satayım.
Gitmesiyle geri dönmesi bir olan küçük Temel elindeki işkembeyi Mişon’a uzatarak konuşur:
Al emice.. İçini ye, dışını ver satayum da parani geri geturayum…
GÜNÜN SÖZÜ
Ne iş yaparsın dedi; ' Hamalım Ben Dedim '. Nasıl yani dedi. ' Elimden tutmasını bilenin yüreğini taşırım' dedim...
DUVAR YAZISI
Uzaklığın acısını, yayan yürüyen bilir...