Yıllardan beri Türkiye toprakları içinde depremler oluyor insanlar yaşamlarını yitiriyor. Ağzımızdan da “Allahtan geldi yapacak bir şey yok” kelimeleri dökülüyor. Hayır, depremler Allah’tan gelmiyor, kulun bilinçsizliğinden, kulun madde uğruna yaptıkları yüzünden meydana geliyor depremler. Önceleri depremler kentlerde değil de kırsalda köylerde can ve mal kaybına yol açardı. Çünkü kentlerde beton binalar varken kırsaldaki binaların çoğu kerpiçten yapılırdı. Son yıllarda meydana gelen depremler de yine binaların gerektiği sağlamlıkta yapılmadığından, kullanılan demirin, kumun ve çimentonun azlığından kaynaklanıyor. Çöken binalarda mühendislik hataları olduğu görülüyor.
Yetkililer binaların nasıl yıkıldığının, kimler tarafından yapıldığının projelerinin doğru olup olmadığının, kullanılan malzemelerin yeterli olup olmadığının araştırılmasını bile yapmıyorlar. Sahi Türkiye’de yüklenicilik yapanların eğitimleri hangi ölçüde çoğunlukla, parayı bulan yüklenicilik mi yapıyor, bunun bir eğitimi olmayacak mı daha? Olmayacaksa, biz daha çok canlar veririz, çünkü bizler çözümün bir parçası olamadığımızdan sorunun bir parçası oluyoruz her zaman…
Yeşilaycı bir profesör bir konferans verirken dinleyicilere sormuş: "Bir eşeğin önüne iki kova koysanız. Biri su dolu, biri rakı, Hangisini içer?" Cevabı kendi veriyor: "Tabi suyu." Gene bitirmiyor soruyor: "Neden?" Arkadan bir bekri söz alıyor. Yüksek sesle cevaplıyor. "Eşekliğinden."
Atatürk bu cevaba bayılıyor. Gülüyor, gülüyor. Bir akşam Orman çiftliğinde yanında erkânı, açık havada oturuyorlar. Rakılarını yudumluyorlar. Biraz ilerde 15–16 yaşlarında bir çiftçi çocuk çalışıyor. Atatürk el edip, çağırıyor. Soruyor:
"Söyle çocuk: Bir eşeğin önüne iki kova koysan. Biri rakı dolu, biri su, hangisini içer?"
Anadolu tosunu yutkunuyor. Bakıyor. Gazi Paşa Hazretlerinin ve yanındaki muhterem zevatın önünde rakı kadehleri… Devletin en büyükleri... Esas vaziyetine geçiyor: "Suyu kumandanım!" Atatürk kahkahayı basıyor. Herkes şaşkın. Ata onlara dönüyor, muzip: "Aman beyler! Neden diye sormayın!"
İşte bu fıkradaki gibi, bizler bu depremlerin neden meydana geldiğini yıllardır sorgulamıyoruz… Oysa yapmamız gereken sadece sorgulamak… Ne ekonomiyi, ne politikayı, ne de Türkiye’nin iyi yönetilip yönetilmediğini sorguluyoruz. Acaba neden sorgulamıyoruz?
GÜNÜN SÖZÜ
Siyaset mahkeme salonuna girdiği anda adalet o salondan çıkmalıdır. (Guizot)