CHP, 38 Olağan Kurultay'ını gerçekleştirdi.
''Değişim'' söylemlerinin gölgesinde gidilen kurultayda, 13 yıl süren Kılıçdaroğlu dönemi sona ererken, TBMM Gurup Başkanvekilliği döneminde yıldızı parlayan Özgür Özel, CHP'nin 8. Genel Başkanı oldu.
CHP'de ''Değişim'' söylemini ilk defa dillendiren siyasetçi, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu olmuştu biliyorsunuz.
Ki;
İmamoğlu, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş'la birlikte 14 Mayıs seçimleri öncesi Cumhurbaşkanlığına gösterilen adaylardan biri iken, altılı masadan Kemal Kılıçdaroğlu'nun aday olacağı kararı çıkmıştı.
Buna karşın, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in bu duruma itirazı sonucu oluşan kriz, ittifak paydaşı partilerin genel başkanlarıyla birlikte Yavaş ve İmamoğlu'nun da Cumhurbaşkanı Yardımcılığına aday gösterilmeleri gibi bir ara formülle aşılmıştı.
İmamoğlu ve Yavaş, gerek 14 Mayıs ve gerekse 28 Mayıs süreçlerinde, seçimin kazanılması adına gerçekten de çok çalışmışlar, hatta İmamoğlu Erzurum mitinginde bir grubun taşlı saldırısına bile maruz kalmıştı.
Ve fakat.
CHP ve dolayısıyla Kemal Kılıçdaroğlu seçimi kaybetmişti.
Ki;
Gerek bütün dünyayı etkileyen pandeminin yanı sıra ülkede oluşan ekonomik kriz ve seçimlerden hemen önce 11 ilimizi vuran depremlerin neden olduğu durum sonrasında oluşan siyasal konjonktür, 21 yıllık AK Parti iktidarının en zor günleri olarak görülüyordu ve bu nedenle o seçim, muhalefet tarafından kazanılmasına kesin gözüyle bakılan bir seçim olarak gösteriliyordu.
Olmadı,
Kılıçdaroğlu bir kez daha Erdoğan'a yenildi.
Bu son yenilgi de doğal olarak CHP'de değişim söylemlerinin dillendirilmesine neden oldu.
Kİ;
''Değişim'' talebini dillendirilmesi de beklendiği gibi, CHP'liler tarafından İstanbul seçimlerinde kazandığı büyük zafer nedeniyle Erdoğan'ı iki kes yenen kişi olarak tanımlanan İmamoğlu'ndan geldi.
CHP'nin 38. Olağan Kurultayı'nda 13 yıllık Kılıçdaroğlu dönemi sona erip, Özgür Özel dönemi başlarken, tırnak içinde değişim, koltukta oturacak kişinin değiştirilmesiyle mümkün mü?
Elbette değişim koltukta oturacak kişinin değişmesiyle mümkün olamaz.
Önce karar mekanizmalarını oluşturan kadroların da değişmesi beklenir.
Bu da yetmez elbette.
Siyaset anlayışı ve siyaset yapma biçimi de değişmeli.
Siyaset anlayışının değişiminden kast edilen elbette Rahmetli İsmet İnönü'nün ''Ortanın solu'' söylemiyle ilk kez 29 Temmuz 1965 yılında dile getirdiği sosyal demokrasi anlayışı değildir elbette.
Bizatihi değişimden kasıt, CHP'nin son yıllarda uzaklaştığı sosyal demokrasi anlayışa yeniden dönmesidir.
Hani gerek 1973 ve gerekse 1977 seçimlerinde CHP'yi, seçmen için çekim merkezi yapan ''Ne ezilen, ne ezen. İnsanca hakça bir düzen'' ve ''Toprak işleyenin, su kullananın'' gibi sloganlar eşliğinde geliştirilen sosyal politik siyaset anlayış gibi yani.
CHP' yeniden o politikalara döner ve 50 yıl önce olduğu gibi yeniden iktidar olabilir mi bilmiyorum zira Türkiye, 12 Eylül faşist cuntacılarının ABD işbirliğiyle gerçekleştirdikleri darbe sonrasında farklı bir boyuta taşındı.
Cuntacılar, o darbeyle 'apolitik toplum oluşturma' hedefine ulaşmışlar ve bu nedenle Türk toplumunun siyaset anlayışı da başka bir boyuta evirilmişti. Sosyal, kültürel ve ekonomik söylemlere dayanan siyasal söylemler seçmenin ilgisini çekmez olmuştu.
CHP'de 'Değişim' işte tam da bu noktada, seçmenin ilgisini yeniden sosyal, kültürel ve ekonomik temele dayalı politikalara çekmek olmalıdır.
CHP, Türk seçmenin zihninde oluşturulmuş ''Sol kötüdür'' anlayışını da silmek zorundadır.
CHP, bir şekilde 70 yıldır ülkede hakim olan sağ tabanlı siyasetten farklı olduğunu anlatmalıdır ki, kendileri için tek çıkış yolu da kanımca budur
Aynı şeyleri yaparak, farklı sonuç alınamayacağı gibi sadece ''Biz artık değiştik'' diyerek de, değişim gerçekleştirilemez yani.