CHP kadrolarının halktan uzaklaştığına dair eleştirileri son yıllarda sıklıkla duyar olmuştuk.
İktidar yanlısı olarak bilinen bir araştırmacının katıldığı bir televizyon programında, CHP'yi eleştirmek isterken Cumhuriyet'i kuran kadroları 'Cumhuriyet elitleri' yakıştırmasıyla eleştirdiğine bile tanık olmuştuk.
Gazeteci İsmail Saymaz, ''Selanikli yetimler'' açıklamasıyla, cumhuriyeti kuran kadrolara yapılan o eleştiriye gereken yanıtı vermişti.
Ve fakat.
Cumhuriyetin kurulduğu dönemlerde olmasa da CHP’nin bir dönem halktan uzaklaştığını da söyleyebiliriz.
Ama bu suçlamayı 70'li yıllardaki CHP için yapamayız mesela.
''Toprak işleyenin, su kullananın'' şeklindeki slogan 70'li yılların CHP kadrolarınca geliştirilmişti.
Toprak reformu daha önce de gündeme gelmişti ama ilk defa Rahmetli Ecevit'in Genel Başkan olduğu dönemde bu konuda çok ciddi adımlar atıldı.
''Ne ezilen, ne ezen'' şeklindeki slogan'ında bizim kuşağın insanlarınca dağa taşa ''Karaoğlan'' diye yazıldığı dönemlerin CHP’nce uygulanan halkçı politikaların ürettiği sloganlardan biriydi.
71 muhtırasının yanı sıra, 12 Eylül Cuntası Türkiye siyasal yaşamını darmadağın etti biliyorsunuz.
Türkiye'deki bütün partiler gibi CHP'de darbelerden büyük zarar gördü.
Ve fakat.
Ne gariptir ki, darbelerden gördüğü bu büyük zarara rağmen CHP, darbecilikle suçlanır hale geldi.
Zaman zaman hala o suçlamaya muhatap oluyor.
Kabul edelim ki, o suçlamalara çanak tutan yöneticileri de oldu CHP'nin.
Başörtü yasağının en ateşli savunucusu Nur Serter'i milletvekili yapan zamanın CHP yöneticileri, bu uygulamanın halkın gözünde ters teptiğini görünce meclis grubunda çarşaflı kadınlara parti rozeti takarken görüntü veriyorlardı.
Bu sert dönüş halkta karşılık buldu mu peki?
Bulmadı elbette.
Bugün Türkiye'nin gündeminde başörtüsü gibi bir sorun kalmadı.
Kabul edelim ki, bunu sağlayanlar da günümüzün CHP yöneticileridir.
Kılıçdaroğlu yönetimindeki CHP, yaklaşık her iki kişiden birinin oyunu alan 70'li yılların CHP'si gibi yeniden halkın partisi olur mu bilemiyorum ama buna dair gayretin olduğunu da görüyorum.
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan için ''Kimsesizlerin kimsesi'' denildi.
AK Parti, bir dönem yüzde 49 oy oranını bulurken ve Erdoğan yüzde 51,79'la Cumhurbaşkanı seçilirken yani her iki kişiden birinin oyunu alırken en önemli sloganın ''Milletin Adamı'' olduğunu unutmayalım.
Kılıçdaroğlu'nun önceki gün Samsun'da söylediği gibi Ankara'da oturarak ve 'Tumturaklı cümleler' kurarak yapılan siyaset halkta karşılık bulmuyor.
Siyaset Ankara da kurgulanır.
Buna kim itiraz eder.
Kılıçdaroğlu'nun son yıllarda, siyaset oyununu kurmada çok başarılı adımlar attığını görüyoruz.
Bu konuda en mahir siyasetçi Recep Tayyip Erdoğan’dı biliyorsunuz.
Ama İYİ Parti'ye 15 CHP milletvekilini vererek, İYİ Parti’nin seçime girmesini sağlamak, gibi hamlelerin yanı sıra, Ankara ve İstanbul gibi birçok büyükşehirde gösterdiği adaylarla sağcısından solcusuna birçok insanın aynı adaya oy vermesini sağlaması da Kılıçdaroğlu'nun oyun kurmaktaki becerisini belgeleyen adımlar olmuştur.
Bugün emekliler dini bayramlarda ikramiye alabiliyorsa, kabul edelim ki bu proje de Kılıçdaroğlu tarafından üretilmiştir.
CHP, 44 yıldır iktidar yüzü göremiyor.
CHP'nin son kez iktidar olduğu 1977'de doğanlar, torun torbaya kavuştular.
O yıl doğanlar yaşa takılmamış olsalar şimdilerde emekliye ayrılacaklar.
Kılıçdaroğlu önceki gün Samsun'da CHP'nin halktan uzaklaşmış olduğuna dair eleştirilere hak verircesine "Doğrudur. Kabahat vatandaşta değil, kabahat bizde kardeşim. Sen vatandaşa gittin, çayını kahvesini içtin, derdini dinledin, ayağına gittin de sana oy mu vermedi? Ankara'da tumturaklı laflar ettin, 'Niye oyumuz artmıyor?' dedin. Artmaz kardeşim." Şeklindeki sözleriyle azlında öz eleştiride bulunuyordu.
''Şimdi mahalle mahalle, köy köy, sokak sokak gezeceğiz'' diyerek halkın içine karışacaklarını işaret eden Kılıçdaroğlu, "Esnaftı, kapıcıydı, minibüs şoförüydü, taksi şoförüydü, kamyon şoförüydü, sanayiciydi, tüccardı, esnaftı, her bir sosyal kimliğin sorunlarına eğiliyorum. O sorunları çözmek boynumun borcudur. Biz Millet İttifakı olarak bu ülkeye demokrasiyi getireceğiz, bu ülkeye huzuru getireceğiz, bu ülkeye barışı getireceğiz, bu ülkede siyasetçi nasıl hesap verir, onun örneğini getireceğiz. Yeni bir süreci başlatacağız.'' diye konuştu.
Bu sözler aslında CHP'nin siyaset anlayışındaki büyük değişim işareti olarak algılanabilir diye düşünüyorum.
Kılıçdaroğlu, Samsun'da seçim startı verdiği konuşmasında, örgütlerine partideki siyaset anlayışının da değiştiğini söylüyordu aslında.
Kılıçdaroğlu, CHP'yi yeniden halkın partisi yapmak adına partisine yeni bir yol çizmeye çalışıyor ancak, hantallaşan örgüt yapısıyla bunu başarabilir mi?
Zor ama imkansız değil elbette.
Bunun olabilmesi için tabanın da harekete geçerek, bir dip dalgasıyla birlikte örgüt yapısı da değişir kim bilir.