Yazarlar // 8 Kasım 2016 Salı 17:26
Ragıp GÖKER
HDP Milletvekilleriyle Cumhuriyet Gazetesinin yazar ve yöneticilerinin tutuklanmaları üzerine CHP’nin ana fikri ‘seçimle gelen seçimle gitmeli’ şeklindeki bildirisi gündeme bomba gibi düştü.
Bir manifesto niteliğindeki bildiri, başta Cumhurbaşkanı ve Başbakan olmak üzere AK partililerin tepkisini çekti.
‘’CHP bunu nasıl söyler’’ şeklindeki AK Parti tepkisine çok şaşırmadığım gibi AK Partiyle aynı paralelde politika yapan MHP’lilerin tepkisine de şaşırmadım.
Etnik temele dayalı siyaset biçimini kabul edemediğim için, varlık sebebini Kürt Milliyetçiliği üzerine kurmuş HDP’nin politikalarını hiç beğenmedim.
Kınalı kuzularımızın toprağa düşmesiyle sonuçlanan şehit haberleri gelirken, HDP’nin terör örgütünün, kanlı eylemlerini kınamaktan kaçınması çoğu kere sinirlerimi bile bozuyor.
Üstelik altı milyon dolayındaki oyu da fikirlerini gizleme gereği duymadan aldı.
PKK, IŞİD gibi teröristlerle mücadele eden ülkemiz FETÖ’nün 15 Temmuz’daki darbe girişimiyle bir kere daha sarsıldı.
Bu nedenle olağanüstü bir dönem yaşıyoruz.
İktidar, teröristleri temizlemek için kararlı görünüyor.
Hızlı karar almak amacıyla çıkarılan OHAL kapsamında yayınlanan KHK’larla Hükümet, devletin içine yuvalanmış teröristleri temizlememek istiyor.
Olağanüstü durumlarda hızlı karar alırken, yanlış adımların atılmasına da şaşırmam.
CHP’ de buna dikkati çekiyor.
Ki, Cumhurbaşkanı da sürecin başında ‘’At izi, it izine karıştı’’ diyerek bazı uygulamalardan endişe duyduğunu belirmişti.
Kılıçdaroğlu, ‘’bu süreçte yapılan yanlışları birinin söylemesi gerekir’’ diyerek, olası mağduriyetlere karşı hükümeti uyarmak istiyor.
Muhalefet partisinin görevlerinden biri de hükümetlerin yanlış uygulamalarını eleştirmektir.
‘’Gazetecileri neden tutukluyorsunuz’’ diyor mesela.
En son Cumhuriyet Gazetesine yapılan operasyonla bazı yazarlarının yanı sıra, yöneticileri tutuklanınca, parti meclisini olağanüstü toplantıya çağırdı.
Yayınlanan manifesto niteliğindeki parti bildirisinde mağduriyetlere dikkati çekerken, aynı döneme denk gelen HDP’lilerin tutuklanmasını da ‘’Seçimle gelen seçimle gitmeli’’ diyerek eleştirdi.
Kıyamette bu nedenle koptu.
CHP’nin bildirisi 4 temel unsur üzerine kuruluydu ama HDP’lilerin tutuklanmasına yapılan eleştiri nedeniyle bildirinin diğer unsurlarına bakılmadı bile.
CHP bildirisinde "Türkiye iyi yönetilmemektedir. Ülkemizi 14 yıldır yöneten AKP iktidarı, devlet yönetiminin her kademesine yerleştirdiği FETÖ elemanlarıyla Türkiye'yi bilinçli ve planlı bir şekilde darbe ortamına sürüklemiştir’’ deniliyor mesela.
Ayrıca ‘’Darbe girişiminde yer alan, destek veren askeri, siyasi ve bürokratik tüm unsurlar en kısa sürede ortaya çıkartılmalı ve hukuk çerçevesinde yargılanmalıdır. Öte yandan, OHAL kapsamında tutuklanan, görevden uzaklaştırılan ve ihraç edilen tüm yurttaşlarımıza adil yargılanma hakkı tanınmalıdır’’ denilen bildiri, HDP’liler nedeniyle güme gitmiş gibi görünüyor.
Kılıçdaroğlu’da yanlış anlaşıldığını düşünmüş olmalı ki, dün gurup toplantısında “Demokrasilerde ana kural, seçimle gelen seçimle gider ama seçimle gelen, ’Ben hukukun üstündeyim, ben her istediğimi yaparım’ diyemez. ’Ben savcıya gitmem, hakime gitmem, ifade vermem’ diyemez" diyerek durumu düzeltmeye çalışmış.
HDP konusunda halkımız da kamuoyu da çok hassas.
‘’Her doğru, yer yerde söylenmez’’ denir ya, bu da öyle olmuş.
CHP’nin, muhalefet yapma nedeni HDP konusu nedeniyle güme gittiği yetmezmiş gibi, bütün enerjisini şimdi o yanlış anlaşılmayı düzetmek için harcayacak