Kafkasör Yaylasındaki Cerrattepe’de maden ocağı açılmasını istemeyen Artvin halkı, çevrecilerin de yardımıyla buna direniyor.
İşletmecinin Cerratepe’ye girmesini engellemek isteyen direnişçileri, polis ve jandarma zor kullanarak dağıtmaya çalışıyor.
Devletin jandarması ile polisinin, halkla karşı karşıya gelmesi hoş olmuyor.
Ve fakat
Beni asıl şaşırtan AK Parti Çevreden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Samsun Milletvekili Çiğdem Karaaslan’ın, direnişçileri kışkırtıcı (provokatör) olmakla suçlamasıydı.
Doğayı korumak aslında devletin görevidir.
Devlet bunu yapmaz, hatta maden yatakları birilerine verilerek doğanın tahrip olması gibi bir durum oluşursa, burada doğayı koruma görevini, vatandaşın üstlenmesine de şaşırmamak lazım.
Karadeniz’in yaylaları endemik bitkilerin yetiştiği özel bir yerlerdir.
Yüzyıllardır yöre halkı tarafından korunup kollanan yaylalar, bir anlamda halkındır.
Çiğdem Hanım, direnişçileri provokatör olarak suçlarken, bir taraftan da doğanın korunacağını söylüyor.
Madenler, işletmeye açıldıkları bölgelerde doğayı tahrip ederler.
Ama özellikle altın madenlerinin işletmeye açıldığı yerlerde doğanın yanı sıra, insan sağlığına zarar vermesi de engellenemez.
Hiç kimse ‘’Altın madenleri insan sağlığına zarar vermez ‘’ diyemez ve bunu garanti edemez.
Kafkasör, bölgedeki en güzel yayladır, ayrıca Artvin şehir merkezine çok yakın olması nedeniyle de, halk tarafından en çok kullanılan yaylardan biridir.
Artvin halkı yaylasına sahip çıkıyor.
Bunun için bir platform bile oluşturulmuş.
Gençler ‘’Sı..yım madenina’’ diye türkü bile yakmışlar.
Yeşil Yol’un efsane direnişçisi ‘Havva Ana’ lakabıyla bilinen Rabiye Bekar ‘ın söylediği gibi Artvin halkı da ‘’ Devlet biziz’’ diyor.
Elbette devlet başımızın tacıdır.
Bu duygu, yöre halkı olarak en belirgin hassasiyetimizdir.
Bu bakımdan yaylalarını korumaya çalışan insanları, devlet düşmanı gibi göstermek hiç yakışık almıyor.
İktidar mensupları öteden beri içinden çıkamadıkları bir durumla karşılaştıklarında, sorunu çözmek yerine halkı suçlamayı tercih ediyorlar.
‘Devlet ve Millet’, aslında ‘etle tırnak’ gibidir.
Buna rağmen, devleti yönetenlerle, milletin karşı karşıya geldiği durumlara daha önce de rastlandı.
Bu direniş de zor kullanılarak bastırılacaktır.
Ama buna değecek mi?
Daha doğrusu bu kimin işine yarayacak?
Biz bunları yazarken, sürecin halkın zaferiyle sonuçlandığı
şeklinde gelen hbere sevindik.
Ama zafer şarkıları söylemek için henüz erken olduğunu düşünüyorum.
Bu geri adımın, halkın gazını almaya dönük bir girişim olmasından korkarım.