Doğduğum topraklarda tütün yetişirdi.
Hem de en kaliteli olanından.
Dolayısıyla bu satırların yazarı kardeşiniz de tütün tarlasında büyüdü, köy yaşamı, babasının köyden şehre göç kararı aldığı 11 yaşına kadar sürdü ki 1969 yılına denk gelir.
Şehre göçmüştük ama köyümüzle bağımızı da hiç kesmedik.
Yaz aylarında amcama yardıma gider, tütün tarlasında çalışırdım.
Tütün üretimi zordur.
Emek ister.
İddia odur ki, köyüm Aşağıçinik ve çevresindeki köylerde dayanıklılığı bakımından dünyanın en kaliteli tütünü yetiştiriyordu.
Her şey gibi tarım yapma teknikleri de gelişiyor.
Bir kök domates fidesinden 30 salkım alınıyor ama bu bile beğenilmiyor artık.
“Neden 50 salkıma çıkarmayalım” diyorlar.
Sulama suyu yetersiz olduğu için İsrail’de deniz suyu artırarak tarlalar sulanıyor ama bu bile yetmediği için topraksız domates yetiştirmeyi deniyorlar.
Çalışıyor adamlar.
Biz de boş durmuyoruz elbette.
Çalışıyoruz yani.
Ve fakat.
Nice çalışıyoruz.
Mesela, “Yönteminiz çok eski, tohumlarınız da geleneksel, bundan böyle şu tohumu kullanın” diyerek, üreticileri yönlendiren bir ziraat mühendisine rastlamadım köyümde.
Derken ‘Maden oymağı’ olarak bilinen köylerimizdeki tütün yapma tarımının demode olduğu anlaşıldı.
Tütünümüzün tek alıcısı Tekel de özelleştirildi.
Sigara fabrikalarımızda satıldı sonuçta.
Demem o ki;
Tütün tarımını geliştiremedik.
Tütünümüzü kendi ellemizle yok ettik anlayacağınız.
Topraklarımız çok verimli çok şükür.
Hani nasıl söylenir:
“Adam eksen, adam yerişir”
O derece verimlidir, Aşağıçinik ovası.
Ve dahi Samsun’un Bafra ve Çarşamba ovalarıyla Vezirköprü platosundaki topraklar.
Tütünün yok oluşuyla köyümdeki hemşerilerim bir süre bunun şaşkınlığını yaşadılar.
Bir süre boş kaldı güzelim o topraklar.
Daha sonra kimi fındık bahçesi yaptı tarlalarını, kimi de çeltik üretmeyi denedi.
Bir dönem iyi para yaptı çeltik.
Köyümdeki komşularımın yüzü yeniden gülmeye başlamıştı.
Geçen sene 3 lira 30 kuruştan ürünlerini satarken, “Yetmez ama buna da şükür” dediler.
Terme Ziraat Odası Başkanı Ferda Ergün’ün “4 lira 50 kuruş olmalı” dediği gibi geçen yılın hayal kırıklığına rağmen, iyi bir fiyat verileceği umuduyla bu sene de çeltik ektiler.
Ve fakat.
TMO’nun bu yılın ürünü için açıkladığı 3 lira 55 kuruşluk fiyat hayalleri ile birlikte umutlarını da yıktı hemşerilerimin.
Köyümdeki komşularım, tütün tarımından sonra çeltik üretiminden de vaz geçerlerse, ne ile geçinecekler.
Nasıl bakacaklar horantalarına.
Ve dahası, Türkiye pilav yapmak için pirinçtemi ithal edecek önümüzdeki senelerde.
(Horanta: aynı çatı altında yaşanalar, aile)
* * *
ELİN KIRILSIN
Bu satırlarda beddua etmedim hiç
Ve fakat.
Sakarya’nın bir köyünde fındık tarlasında çalıştırdığı işçilere para vermemek için darp derken, bir kadın işçiye yumruk sallayan o insan müsveddesi için “Elin kırılsın be adam” diye ilenmek az bile aslında.
Giyim ve kuşamalarından ve dahi jandarma raporlarından anlaşılacağı üzere o işçilerin, üç beş kuruş kazanmak uğruna Adapazarı’na kadar Mardin’den gelmişler.
Türk - Kürt kardeştir.
Ve bu kardeşliğimiz bu topraklarda bin yıldır sürüyorken, birileri bu birlikteliğimizi baltalamaya çalışıyor.
Buna sebep emperyalistlerin oyuncağı olan PKK gibi kalleş kuruluşlardır elbette ama her Kürt vatandaşımıza da bu gözle bakamayız.
Bu toprakları işgalden kurtarıp yeniden vatan yaparken Türk ve Kürt birlikte çapmıştılar ve bir çoğu birlikte düşmüş toprağa.
İnanmayan Dumlupınar’daki şehitliğimizde yan yana yatanlara baksın.