İktidarın her orantısız vergisinde anlatılan fıkrayı ben de sürekli yazıyorum sadece anlayan anlayabiliyor. Anlamayan ise öpüleceği yeni günü bekliyor. Bana kalırsa, içinde bulunduğumuz günlerde artık fıkra bile gerçek olmuş durumda, yani fıkra olmaktan çıktı olay.
Vezirler huzura çıkmışlar: Padişahım, hazinede para kalmadı. Yeni vergilere ihtiyacımız var. Padişah, kavuğunun altından kafasını kaşımış, “Ne vergisi koyalım?” demiş. Köprülere adam koyalım, geçenden bir akçe alsınlar! Padişah, tamam, demiş. Aradan bir süre geçtikten sonra sormuş vezirlerine:
Tepki var mı? Hiçbir tepki yok! İyi o zaman köprünün diğer tarafına adam koyun, çıkandan da bir akçe alsın! Aradan bir süre geçmiş, padişah: Var mı şikâyet? Yok! Halkının tepkisizliğine kızan padişah, gürlemiş:
Köprülerin ortasına da adam koyun, gelip geçeni öpsün! Aradan birkaç gün geçmiş, halktan bir tepkinin olmamasına içerleyen padişah, çağırmış vezirlerini, halkı dinleyelim hele bir, demiş gitmişler köye, padişah sormuş: Var mı şikâyet? Ses yok. Padişah tekrar: Var mı şikâyet? Şikâyeti olan söylesin diye gürleyince arkalardan cılız bir ses duyulmuş: Padişahım, o köprünün ortasındaki adam var ya! Eeeee, demiş padişah bir umutla... Aksamları çok kalabalık oluyor, sıra uzuyor, eve geç kalıyoruz, bir adam daha koysanız... Çanakkale Köprüsü yapıldı ve hizmete açıldı. Yapımı için parayı vatandaş verdi, yıllarca da geçiş ücreti olarak yükleniciye para ödenecek hazineden.
Samsun’da sokağa çıktığımda, nereye gidersem gideyim, düz yolda bile yürüsem Çanakkale Köprüsü’nden geçiyor gibi hissediyorum kendimi. Bir tek fark ben sokağa çıksam da çıkmasam da köprüden geçsem de geçmesem de para ödüyorum. Sadece 200 liracık ödüyorum.
Yap işlet devret modelini getirenler başta Sayın Cumhurbaşkanı ve Bakanlar ile milletvekilleri o köprüden geçerken 200 liracık ödeyecekler mi, yoksa orada da üstünlük sağlanacaklar mı kendilerine?
Çanakkale köprüsünden geçtim derken yanlış anlaşılmasın sakın, ben değil benim sırtımda taşıdıklarım benim paramla geçiyorlar oradan.
KORKU ARTIYOR
Seçim günü yaklaşıyor. Şunun şurasında kaç ay kaldı ki? Bin erken veya baskın seçim olabilir mi soruları da soruluyor. Seçim sadece Ankara’nın yaptıkları veya yapamadıkları ile değil sanırım Samsunda Belediyelerin yapıp yapmadıklarıyla da tartışılacak. Zamanında yapılırsa bir yıl erken yapılırsa altı ay sonra seçim beklerim, kısaca sandık belki de eylül ekim aylarında önümüze gelecek.
Bunun için muhalefet bastırıyor, İktidar ise seçimi zamanında yaparak koltukta oturma sürelerini uzatmak istiyor.
İktidarın koltuktan indirilme korkusu tavan yapmış durumda. Her ne kadar zamanında yapılacak deniliyorsa da bu taraftan durum hiç de iç açıcı değil kendileri için.
İktidar bu olumsuzlukları gidermek için yeni bir formül bolmuş, hayat pahalılığının önüne geçebilmek amacıyla Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan vatandaşın alım gücünü düzenlemek amacıyla maaşların yeniden düzenleneceğini duyurdu. Sayın Cumhurbaşkanı’nın yapmayı düşündüğü zamlar yeterli olacak mı, ya da kaç ay yeterli olabilecek? Çünkü yapılan zamlar eridi gitti, emekli dul ve yetimlerle asgari ücrete yapılacak zamlar yürürlüğü girmeden yine uçup gidecek mi? Bu kez yapılacak zamlar vatandaşa mı yarayacak yoksa para alışverişlerde eriyip yine tüccarın cebine mi girecek?
GÜNÜN SÖZÜ
Sizi eleştirenleri yanınızdan ayırmayınız, sizi alkışlayanları ise yanınıza yaklaştırmayınız.(Hz. Ali)