İlkokula gidiyordum.
Galiba dördüncü sınıftaydım.
Bir 10 Kasım günüydü.
Okulumuzun salonunda Büyük Kurtarıcı Mustafa Kemal Atatürk’ü anacaktık.
Tören başlamıştı.
Bana düşen görev de, Atatürk’ün büstü üzerine koyulan masanın yanında duran meşalelerin yandığı yerde nöbet tutmaktı.
O zamanlar yavrukurttum, şimdilerde ise büyüdüm tabi.
Tören ilerledikçe gözlerimden yaş gelmeye başlamıştı.
Atatürk sevgisinden mi yoksa meşalenin dumanından mı?
Bu soruya halen de cevap veremiyorum…
Ben bugün de saat 09.05’de Ata’mı anacağım.
Nerede olursam olayım.
Bulunduğum yerde ayağa kalkacak ve anacağım.
Sokakta isen duracağım.
Otomobilde isem kornaya basacağım.
Kurduğu Cumhuriyet’in neden kutlanmak istenmediğini, 10 Kasım’da devletin neden anma yapmadığını düşüneceğim…
İngilizlerle işbirliği yaptığı için İstiklal Mahkemesi tarafından yargılanıp asılan İskilipli Atıf Hoca’nın onarılan mezarının Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç tarafından açılışında neden 21 pare top atışı yapıldığını düşünüp bulmaya çalışacağım…
Bu işleri yaparken beni yalnız bırakmayacağınızı da biliyorum…
MİLLET VE HÜKÜMET
Sosyal Medya üzerinden paylaşılan bir konu dikkatimi çekti.
Samsun’da bu akşam 19.38’de ışıklar söndürülecek ve açılacakmış.
Yani 10 Kasım 1938 bu yolla hatırlanacak ve Atatürk böyle anılacakmış.
Bu sosyal medya sonunda Türkiye’de de yapacağını yapacak galiba.
Cumhuriyet Bayramı’nda ne yaptıysa yaptı artık Cumhuriyet’i bir kısım insanlar ağızlarına almaz oldu.
Şimdi de on Kasım.
Hükümet yasaklamaya, kafalardan silmeye çalıştıkça millet kutlamaya ve anmaya başladı.
Sahip çıkmaya başladı.
Kısaca, artık yüz binler, milyonlar Hükümete karşı seslerini yükseltir oldu.
Ses yükseltilen konular attıkça bu işin sonu nereye varacak dersiniz?
HESABINI NASIL VERECEK, ÖNEMLİ OLAN BU…
Anayasa komisyonunda MHP’nin “Kurana el basarak yemin edilsin” önerisine AK Parti’den “ret” gelmiş.
Ey MHP’liler ne bekliyordunuz ki?
Ve de neden böyle bir teklifte bulundunuz ki?
Kurana el basınca yalan söylenmez, hırsızlık yapılmaz, bilumum kötülüklerden kaçınır mı insanlar?
AK Partililere böyle bir suçlama mı getirilmek isteniyor?
Ben bunu kabul edemem.
Kim olursa olsun, hangi partiden olursa olsun, ülkesini satmayı kafasına koymuşsa, hırsızlık yapacaksa, kötülüklerle iç içe yaşayacaksa Kurana el bassa ne yazar basmasa ne yazar.
O insan zaten yoldan çıkmıştır.
Önemli olan Allah’a hesabını nasıl vereceğidir.
GÜNÜN FIKRASI
Yeşilaycı bir profesör bir konferans veriyor. Bir ara dinleyicilere sormuş:
"Bir eşeğin önüne iki kova koysanız. Biri su dolu, biri rakı, Hangisini içer?"
Cevabı kendi veriyor: "Tabi suyu."
Gene bitirmiyor soruyor: "Neden?"
Arkadan bir bekri söz alıyor. Yüksek sesle cevaplıyor.
"Eşekliğinden."
Atatürk bu cevaba bayılıyor. Gülüyor, gülüyor.
Bir akşam Orman çiftliğinde yanında erkanı, açık havada oturuyorlar.
Rakılarını yudumluyorlar. Biraz ilerde 15–16 yaşlarında bir çiftçi çocuk çalışıyor. Atatürk el edip, çağırıyor. Soruyor:
"Söyle çocuk: Bir eşeğin önüne iki kova koysan. Biri rakı dolu, biri su, hangisini içer?"
Anadolu tosunu yutkunuyor. Bakıyor. Gazi Paşa Hazretlerinin ve yanındaki muhterem zevatın önünde rakı kadehleri. Devletin en büyükleri...Esas vaziyetine geçiyor:
"Suyu kumandanım!"
Atatürk kahkahayı basıyor. Herkes şaşkın. Ata onlara dönüyor, muzip:
"Aman beyler! Neden diye sormayın!"
GÜNÜN SÖZÜ
Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır. Mustafa Kemal Atatürk.
DUVAR YAZISI
Hayattan çok şey beklerdi. Sonunda hayat kadını oldu şimdi müşteri bekliyor.